İstanbul Hatırası
Kalemine, yüreğine, eline, koluna sağlık Tarık Şerbetçioğlu.
Bir oyun bu kadar güzel yazılıp, yönetilip bir de üstüne bu kadar mı güzel oynanır.
Toron Karacaoğlu’nun o muhteşem oyunu ve o sesinin muhteşem tınısı için bile izlemeye değer bence.
Gelelim Binnur Şerbetçioğlu’nun o muzip, hınzır tavırlarıyla söylediği kantolarına, insanı eğlendirip, eğlendirip göklere çıkardıktan sonra, bugüne kadar dinlediğim en muhteşem, tüyleri diken diken eden, gözlerden yaşlar getiren Sarı Gelin yorumuyla alıp sizi yere vurmasına. Allahım o ne muhteşem bir performans, ağzına, yüreğine sağlık Binnur Şerbetçioğlu.
Eeeee bunca güzellikten sonra oyunu, konusunu anlatmaya gerek varmı izlemeniz için, bence hiiiçç gerek yok ama birazcık bahsedelim hadi.
İstanbul Hatırası’nda, bir martının kanadında, bir dalganın kıvrımında İstanbul’da yaşanmış kırık bir aşk hikâyesi anlatılıyor. Mekân İstanbul, zaman yüzyıl, aşk her yerde.
Meddah hikâyesini anlatmaya başladığında artık sadece söz vardır.
Söz Ali Amca’nın hikâyesine dönüşür. Zamanın imbiğinden süzülür. Gözlerimizin önüne serilir.
20. yüzyılın başlarında İstanbul’dayızdır artık. Yüzyılın başlangıç telaşı, dönüşümün eşiğinde bir imparatorluk, savaşlar, acılar, neşeler… Hepsi iç içe geçiyor. Yürekler heyecanla çarpıyor, heyecanlar Direklerarası’nda alkışlara karışıyor…
Bu yazı 2049 defa okundu
- Trello ile Yeni Yıl Hedeflerinize Ulaşın - 16/11/2024
- 2016’da Neler Okudum - 16/01/2017
- Bir de Piri ile Gez - 09/01/2017
Bir yanıt yazın