Niyyee?
Küçük yaramazlar 1 yaşını geçip de az çok konuşmaya başladıklarında soruları da başlıyor. Oğlum daha yeni yeni konuşmaya başladığında kaleme aldığım Babba Hadi!Hopp Ba! Akka, bye bye yazısını yazdığım zamanı dün gibi hatırlıyorum. Ay dede biyası içiyom diye bizi güldürdüğü günlerin üzerinden de pek fazla bir süre geçmedi. Fakat çocuklar çok çabuk büyüyor, bir yılın içerisinde TTNetin Şener Şen’li Güvenli internet reklamındaki meraklı çocuk Volkan aşamasına geldik. Artık bizim oğlan beni soruları ile en üst seviyede bunaltır hale geldi.
Bu sorularının temel nedeni yeni bir şeyleri öğrenmek olduğu gibi benimle daha fazla zaman geçirmek ve o an istediği şey her ne ise beni o isteğini gerçekleştirmeye zorlamak.
Hemen hemen her akşam yorgun argın eve geldiğimde kapıdan girer girmez oğlumla aramızda aşağıdakine benzer bir diyalog geçiyor:
BT: Hadi baba spaymır ken oynayalım.
MT: Tamam oğlum yalnız ben işten yeni geldim üzerimi değiştireyim.
BT: Niyyee?
MT: Annen sokak kıyafetleriyle evde dolaşmama kızıyor.
BT : Baba spaymır ken oynayalım mı?
MT: Bana iki dakika izin verir misin üzerimi değiştireyim.
BT: Tamam verdim!
(10 sn sonra)
BT: Hadi spaymır ken oynayalım!
MT: Oğlum üzerimi değiştireyim sonra birşeyler yiyeyim oynarız.
BT: Niyyee?
MT: Karnım aç oğlum.
BT: Niyyee?
MT: (En iyi savunma taaruzdur düşüncesiyle) Sen yemeğini yedin mi?
BT: Tabi yedim.
MT: Niyyee yemek yedin? Sen neden yemek yediysen bende aynı sebeple yiyeceğim.
BT: Ama ben bÖrümcek Adam oynamak istiyorum.
MT: Oğlum tamam yemekten sonra oynarız. Hem Spider Man açken hareket edemez.
BT: Niyyee?
…
MT: (Benzer şekilde uzayıp giden diyaloğun ardından artık kızarak) Yemek yemeden şuradan şuraya kıpırdamam . Arzuu çocuğunu başımdan alsana…
Psikologlar ‘Neden’ sorularının, çocuğun neden-sonuç ilişkisini anlama, çevresinde olanları öğrenme ve dil gelişimi üzerinde etkili olduğu gibi, aynı zamanda otoriteye karşı bir tehdit de oluşturabildiğini söylüyor. Küçük meraklının soruları karşısında öncelikle anlaşılması gereken, ‘Her sorunun cevabını bilemeyeceğiniz ve bazı soruların da bir cevabının olmadığı’. Yani, çocuğunuzun sorusu kimsenin cevabını bilmediği bir soru da olabilir.
Psikologlara göre çocuk bu sorulara bıkmadan usanmadan devam eder ve onu böyle zamanlarda kolayca erteleyemiyorsunuz. Yapabileceğiniz en iyi şeyin cevapları öğrenmek ve ona anlatmak olduğu. Çocuğun merak duygusunu giderirken en önemli nokta onun şevkini kırmamak, onu öğrenmekten zevk alacak şekilde yönlendirmek ve araştırmacı olması için motive etmek.
Bu psikologların ya hiç çocuğu yok ya da kendi çocuklarına aynı şekilde davranmadıklarını söyleyecek kadar dürüst değiller. Bir diğer ihtimalde psikolaglar bizlerden farklı bir şeyler içiyorlar. Ayrıca bu psikologların bir müddet Bora ile 7/24 aynı evde yaşamalarını öneriyorum. Bakalım ne kadar zaman sonra sigortaları atacak.
Her akşam işten eve geldiğimde Bora’nın soruları ile bunalmışken bir çoğunuzun bildiği eski bir fıkra aklıma geldi. Yazımı sonlandırmadan önce sizlerle bu fıkrayı paylaşmak istedim.
Meksikalı Fakir Balıkçı ile Amerikalı Zengin İş Adamı
Amerikalı zengin işadamı, bir iş seyahati sırasında küçük bir Meksika kıyı kasabasına uğrar. Limanda gezerken, ağzına kadar balık dolu küçük bir teknenin içinde oturan bir balıkçı dikkatini çeker. Merakla yanına yaklaşır ve sorar,
—Merhaba, bu balıkları yakalamak ne kadar zamanını aldı?
Balıkçı;
— Tümünü bir-iki saatte yakaladım.
— Niçin daha uzun süre kalıp daha fazla balık yakalamıyorsun?
— Ailemin geçimi için bu kadarı yetiyor.
— Günün kalan zamanını nasıl geçiriyorsun?
— Geç vakit yatarım, sabah birazcık balık yakalarım. Sonra çocuklarımla oynarım, öğlende de karım Maria ile biraz siesta yaparım. Akşamları, amigolarla beraber gitar çalıp şarap içeriz, eğleniriz. Dolu ve meşgul bir yaşantım var senyör.
Amerikalı gerinerek,
— Benim Harvard’dan MBA’m var ve sana yardım edebilirim. Balık tutmak için daha çok zaman ayırmalı ve daha büyük bir tekne ile çalışmalısın. Bu tekneden elde edeceğin gelirle daha büyük tekneler alırsın. Kısa sürede bir balıkçı filosuna sahip olursun. Böylelikle, yakaladığın balığı aracılara değil doğrudan doğruya işleme tesislerine satarsın. Hatta kendi balık fabrikanı bile kurabilirsin. Balıkçılık sektöründe bir numara olursun.
Ve Amerikalı devam eder,
—Tabii bunları yapman için öncelikle bu küçük balıkçı kasabasını terk edip Mexico City’e, daha sonra Los Angeles’e ve en sonunda holdingini genişletebileceğin New York’a yerleşirsin.
Balıkçı düşünceli, sorar,
—Peki senyör, bu anlattıklarınız ne kadar zaman alır?
Amerikalı yanıtlar,
—15–20 yıl kadar.
— Peki, bundan sonra senyör?
Amerikalı güler,
— Şimdi anlatacağım en iyi tarafı! Zamanı geldiğinde, şirketini halka açarsın ve şirketinin hisselerini iyi paraya satarsın! Kısa zamanda zengin olup milyonlar kazanırsın!
—Milyonlar? Eee… Sonra senyör?
— Ondan sonra emekli olursun. Geç vakitlerde yatabileceğin küçük bir balıkçı kasabasına yerleşirsin, istersen zevk için biraz balık tutarsın, çocuklarınla oynayacak, karınla siesta yapacak zamanın olur, akşamları da arkadaşlarınla şarap içip, gitar çalarsın. Nasıl, mükemmel değil mi?”
Balıkçı ‘nin yüz ifadesi gevşemiş;
— İyi de ben zaten böyle yaşıyorum ki, hayallerimi neden erteliyim!
Hayatta Meksikalı balıkçı mı olmak istersiniz yoksa amerikalı iş adamı mı? Hangi yaşayış şekli daha doğru ve anlamlı. Sanırım bu kişiden kişiye değişen bir seçim. Yorumlar ile tercihinizin hangi yönde olduğunu paylaşmanızı bekliyorum.
Belki günümün büyük çoğunluğunu oğlumla birlikte geçirebiliyor olsam akşam kapıdan girer girmez soru ve istek bombardımanına maruz kalmayacağım. Madem yazımızı Bora ile olan muhabbetimiz üzerine açtık kapanışı da Bora ile bir çok sabah bir benzerini yaşadığımız başka bir diyalogla kapatayım.
(Yarı uykulu bir gözle .)
BT: Baba yereye gidiyorsunnn?
MT: İşe gidiyorum oğlum?
BT: Niyyee?
Bu yazı 2097 defa okundu
- Sonunu Düşünerek Yazıya Başla - 09/09/2016
- Hıdrellez - 11/11/2013
- Cehennem - 12/07/2013
Bir yanıt yazın