Kandilli’den İstanbul için deprem açıklaması
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi Müdürü Dr. Kalafat Türkiye ve yakın çevresinde meydana gelen depremlerde, güncel verilerin daha hızlı ulaştırılarak can ve mal kaybının önlenmesi için yapılan çalışmaları paylaşmak amacıyla Rasathanede düzenlenen bilgilendirme toplantısında konuştu.
Kalafat, Türkiye’deki depremlerin tamamının “sığ odaklı depremler” olarak nitelendirildiğini ve bunun da etkisinin büyük olduğunu dile getirerek, “Artık, sarsıntı haritaları dediğimiz hızlı, otomatik sarsıntı dağılımı ve şiddet haritaları üretiyoruz” dedi.
Depremin ölçüm birimlerinin büyüklük ve şiddet olduğunu belirten Kalafat, şiddet değerinin depremle ilgili binaların yapımı, eşyaların sabitlenmesi gibi alınacak tedbirlerle azalacağını da ifade etti. Şiddetin; depremin doğa, bina ve canlılar üzerindeki etkileri olduğuna dikkati çeken Kalafat, binaların dayanıksızlığının şiddet değerini artırabildiğini kaydetti.
17 AĞUSTOS DEPREMİ’NİN HARİTASI 2 AYDA ÇIKMIŞTI
Kalafat, bir afete hızlı müdahalede en önemli parametre olan şiddet dağılımının olası hasar ve can kaybının belirlenmesi, acil kurtarma operasyonlarının hızlı bir şekilde başlatılması ve bunların başarısı açısından hayati önem taşıdığını vurguladı.
Kalafat, “Türkiye ve yakın çevresinde meydana gelen depremlerle ilgili şiddet haritalarını en kısa zamanda üretiyoruz. Üretilen olası hasar ve can kaybı haritalarını depreme ait parametrik bilgiler ile eş zamanlı olarak basına ve kamuoyuna iletmeye başladık” diye konuştu.
Kalafat, 17 Ağustos depreminin şiddet haritalarının anket yöntemiyle 2 ayda hazırlanabildiğini de belirterek, yeni sistemde ise bu haritaların 60 saniyede üretildiğini söyledi.
SÖYLENTİ BAZEN DEPREMDEN DAHA ETKİLİ
Kalafat, “Maalesef deprem olayı, kaotik bir olay. Bir depremde gördüğünüzü diğer depremlerde göremiyorsunuz. Yapılan bu açıklamaların tamamı hipotez olarak kalır” dedi. İstanbul’un deprem riskine ilişkin de Kalafat, “İstanbul’da 7 büyüklüğündeki bir depremin 2030’a kadar olma olasılığı yüzde 64. Önümüzdeki 50 yılda olma olasılığı yüzde 75, 90 yılda ise yüzde 95. Yani İstanbul’da 2090 yılına kadar büyük bir deprem olma olasılığı yüzde 95” diye konuştu.
Depremlerin önceden bilinmesine ilişkin söylemlerin hep olduğunu ve bazen fısıltı gazeteleriyle bu söylemlerin yayıldığını kaydeden Kalafat, “İnsanlar tedirgin oluyor. Bazen fısıltı gazetesi haberleri, sosyal ve ekonomik hayata depremden daha çok zarar veriyor. Bizim öncelikle yapmak istediğimiz, afet bilincini toplumda yerleştirmek ve deprem zararlarını en aza indirmek. Depreme dayanıklı bina yapımının sağlanması ve can kayıplarını en aza indirmek çok önemli” dedi.
ŞİDDET, HASAR VE CAN KAYBI HARİTALARI HAZIRLANIYOR
Depremlerin önceden bilinmesine ilişkin bir teknolojinin olmadığını, Japonya’nın bu konuyla ilgili çok para harcadığını da ifade eden Kalafat, Japonların depremlerin önceden belirlenmesiyle ilgili çalışmalarını kısıtlayarak, dayanıklı yapıların yapılması konusuna ağırlık verdiğini anlattı.
Kalafat, 5.5 büyüklüğündeki bir depremin Türkiye’de hasara yol açtığını, bunun da yapı stokundan kaynaklandığını söyledi.
Özel, haritaların rutin olarak üretildiğini de ifade ederek, elde ettikleri verileri basına ve kamuoyuna ulaştırmaya başladıklarını ve haritaların faks, elektronik posta ve SMS ortamında gönderildiğini de kaydetti.
Enstitü Araştırma Görevlisi Yaver Kamer de, haritaların nasıl oluşturulduğu hakkında bilgi vererek, haritaların 60 saniye gibi bir zamanda üretildiğini belirtti.
Kaynak: Radikal
Bu yazı 2381 defa okundu
- Trello ile Yeni Yıl Hedeflerinize Ulaşın - 16/11/2024
- 2016’da Neler Okudum - 16/01/2017
- Bir de Piri ile Gez - 09/01/2017
Bir yanıt yazın