Doğa ile mi Kendimizle mi Mücadele Etmek Zordur?
Geçen hafta içinde dinlediğim CNNTürk radyo’da konuşmacı bir ifade kullandı “Depremle mücadele yasaları çerçevesinde …”.
Bu ifade dikkatimi çekti zira “deprem” benim anahtar kelimelerden birisiydi ,ilgi alanım gereği.
Deprem’i çok çeşitli şekillerde duydum ama “mücadele” kelimesi ile kullanılmasıyla ilk defa karşılaştım.
İlk anda kulak tırmalıyıcı ama sonrasında ise gülümsetici bir anlam uyandı aklımda.
Zira deprem doğal bir olay, mücadele ise; bence, galibin masada kalacağı bir süreçti.
Depremle mücadele etmek acaba mümkün müdür?
Evet, mücadele edebilirsiniz ama mevcut şartlarda yenmenin mümkün olduğunu hiç ama hiç düşünmüyorum.
Şekil 1. 1999 İzmit depremi sonrasında Adapazarı yakınlarında görüntülenen tren yolunun ekseninin fay etkisiyle kayması
Deprem, yerkürenin dinamiği gereği oluşan bir harekettir ve biz insanların narinliği karşısında gücü karşılaştırılamaz bile.
Şekil 1’de görülen tren raylarını insan gücü ile kaldırmanın mümkün olmadığı fiziksel bir dünyada acaba biz nasıl karşı koyabiliriz.
Tabiki bunun için insan, bilimsel araştırmalara dayanan bilgi birikimlerine değer vermeli ve elde edilen sonuçları hayatında uygulamalı ki bir nebze mücadele edebilsin, aksi halde, göz ardı edilen kısımlar kendini ilk depremde, ki zamanını bilmenin imkanı yoktur, bir anda gösterir, şekil 2.
Şekil 2. Simav kentinde 2011 Mayıs’ta meydana gelen deprem sebebiyle taşıyıcı sistemi sağlam ama temel sistemindeki hatadan dolayı “devrilen” bina
Peki bu noktada yapılması gerekenlerin listesini çıkarmak isterseniz Pandora’nın kutusunu açmış olursunuz.
Zira, yapılacaklar listesinin oluşturulmasından önce toplumun mevcut durumu ve ihtiyaçlarını çıkartmak isterseniz ki koca bir kaya parçasına çarpmış olursunuz.
Üzülerek apolitik ruh halimle ifade etmek istiyorum ki gerçekten, daha ilk aşamada toplumun kendisinde ciddi ve acı bir durum bulunmaktadır.
Sebebinin ne olduğunu anlatmak isterim ama bunu sade bir örnekle belirtmek istiyorum. Sanırım bu örnek, toplumumuzun bilinç kavramının ne kadar kritik olduğunu göstermektedir.
Havacılık sektörüne olan ilgim sebebiyle uçaklar ve havayollarına karşı her zaman açık olmuşumdur. Bakınız amacım pilot olup göklerde uçmak değil, uçakların dünya üzerinde hareketlerini, nereden nereye gittiklerini, hangi kriterlere göre hareketlerinin planlandığını öğrenmektir. Bu konuda inanılmaz büyük bir imkanı gördüm geçen yıl. Sivil uçakların çoğunda bulunan radar sistemlerinin sivil kullanımı mümkün olan ADS-B radarları ile izlendiğini ve uçaklar hakkında rota/uçuş bilgilerinin izlendiği bir web sitesine rastladım; www.flightradar24.com. Bu site, sivil kullanımdaki ADS-B radarlarından topladığı bilgileri bir Google Harita üzerinde web üzerinden servis etmektedir.
Şekil 4. flightradar24.com sitesinin bir zamanlarki hali
Askerde bulunduğum süre içinde bu siteyi çok yakından takip ettim ve havacılık üzerine olan açlığımı, öğrenme isteğimi inanılmaz derecede tatmin ettim. Daha önemlisi bir bilgi birikimim oldu. Tabiki nerede kullanabileceğim büyük bir soru işaretidir ama en azından benim bir hobim olduğunu söyleyebilirim. Hele ki düşünün ileride havacılık sektöründe yer almak isteyen gençler bu kaynaktan ne kadar çok yararlanabilirler. En azından dünyanın yuvarlak olduğunu görürler. Daha doğrusu görebilirlerdi…
Şekil 4. flightradar24.com sitesinin 11Aralık 2011 günü alınan görüntüsü
İki hafta önce Türkiye’de karar verici mekanizmalar, Türkiye üzerinde uçan VİP uçaklarının bu sistem sebebiyle tehlikede olduğuna karar verdi ve Türkiye’den yapılan ADS-B yayınlarını durdurdu (bkz http://www.airporthaber.com/iststatüs-susturuldu–36590h.html). Şekil 4’te görüldüğü üzere 3. dünya ülkeleri ve Türkiye’de sistem çalış(tiril)miyor.
Bu noktada acaba nasıl bir mantık bulunuyor ki siz böyle bir karar verebiliyorsunuz. O zaman adama derler ki mücadele depremle olmaz, kendi içimizde başlar.
Sanırım bu aşamada söylenebilecek en net ifade şu olur, gidecek çok yol var çok…
Bu yazı 1634 defa okundu
- Hoca Ne Düşünüyor? - 29/08/2014
- Türkiye’deki Yükseköğretimin Evrimi - 22/08/2014
- Ders Vermek… - 01/08/2014
Bir yanıt yazın