Çalışmak veya Çalışmamak…

Closed Mind

Sanırım 2005’deydi çalıştığım yerde ciddi bir çıkmaza girdiğim zamanlardı.

Bir şekilde içimdeki istek yok olmaya yüz tutmuş ve kendime acımaya başlamıştım.

Nedeni komiktir ki içinde bulunduğum ortamın son derece sıradan ve üretimsiz olmasıydı.

İçimdeki coşkuyu dışarı vurduğumde aldığım tepkiler de kolumu kanadımı kırmıştı; sen daha çok gençsin, senin aklın ermez bu işlere, ve en acısı, çıtayı yükseltmeye gerek yok koçum!

Biraz öngörü biraz ailemin kesintisiz desteğiyle yıllar geçti ve ben hedefime giden yolda ilerledim.

Minik yol kazaları olmadı değil ama bir şekilde yıl 2011 oldu.

Elimdekileri değerlendirdiğimde ciddi eşikleri geçtim ve çok daha ciddi uçurumlara sürüklenirken beni seven/koruyan/destekleyen kişiler tarafından kurtarıldım.

Ruhum inanılmaz olgunlaştı.

Aklım daha çok çalıştı.

Hırsım ki gerçekten de insanlara karşı olmayan hırsım, arttı.

Ama… bu büyük bir amadır, bir konu asla değişmedi; üretmek ve yaymak.

2003 yılında Kosova’dan döndükten sonra üniversitede verdiğim derslerden bir tanesi ile ilgili olarak bir vizyon koymuştum önüme.

Meyvesini 4~5 yıl sonra yiyeceğim bir vizyondu.

Bence çok hoş bir amacı vardı, inşaat mühendisliği lisans programında bilgisayar programlamasını etik adımlarda kullanarak lisans eğitimini daha zevkli ve üretken hale getirmek.

Bu vizyonun B planı ise Numerik Analiz derslerinde yardımcı bir araç çıkartmaktı.

Bu vizyon nasıl sonuçlandı biliyor musunuz?

2008 Mayıs’ında davet edilmediğim bir bölüm toplantısında tartışılan ve dersin amacına hizmet etmediği gerekçesi ile kaldırılması veya seçmeli hale getirilmesi “hükmedilmişti”.

Dersi veren kişinin görüşleri alınmadan “büyükler :)” böyle bir kararı vermiş ve bana e-mail ile tebliğ etmişlerdi.

Yıllara sarih bir plana vurulan son darbeydi.

Acı olan 30’lu yaşlardaki bir araştırmacı/eğitimcinin kanadının kırılmasıydı bu. Üzülmüştüm. Gerçekten üzülmüştüm.

Beni kıran esas konu ise bu kararın açıklanmasından aylar sonra dönem başlamasından önce bölüm başkanının dersi veren bir başka kişiye iletmemi istediği mesajdı; “XXX adında bir bilgisayar programı varmış, söyle ona derste bu programı göstersin”.

Tepkim keskindi; “O dediğiniz programı ben 5 yıldır gösteriyorum”. Düşünebiliyor musunuz? İçeriğini bilmeden verilen karar ve ardından gelen traji-komik durum.

Yazık ülkeme ve emeklerime dedim.

Şimdi bir video paylaşmak istiyorum, içeriği insanların “konsorsiyum” halinde çalışması ile neler başarabileceklerini gösteren bir başarı örneğidir.

Amerika gibi 100 milletten insanın bir araya geldiği ve bir fikrin etrafında toplanıp ilerletmeye çalışıtkları ortak bir çalışma.

Ama önemli olan mesaj bence şudur; ortadaki her türlü katkı/çalışma/işlem değerlendirilir ve gene ortak amaca hizmet eder.

Kabullenmesi zor ama bu durumun ardındaki “kültür” bizim ruhumuzda yoktur.

Olmadığını gözlerimle hem İstanbul’da hem de çok uzaklarda gördüm.

Yaptığım tüm değerlendirmelerin ardından şu mesaj kaydı aklımda defalarca dönüp duruyor; #bensudanlısofördeğilim

Bu yazı 1659 defa okundu

Ahmet Anıl Dindar
Latest posts by Ahmet Anıl Dindar (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.