Bey’in Göçü…
Yıllar önce dersini asiste ettiğim Boğaziçi’nden bir hocam bana bir teklifte bulunmuştu, neden yurt dışında doktora yapmıyorsun?
Ben de biraz maddi biraz da gözümde büyüttüğüm için bunu yapamayacağımı düşünmüştüm.
Büyük bir hata ettiğimi düşünüyorum.
Her ne kadar kendimi dünya vatandaşı olarak görsem de gerçekten de 2002 yılında verdiğim bu kararı halen sorgularım.
Sebebi ise aslında çok basit, bugünkü düşünce yapım elimdeki imkanlarla kıyaslandığında beni zorluyor.
Sınırlar ve imkanlar oldukça kısıtlı ve insanı ister istemez yeniliğe/üretmeye değil günü kurtarmaya ve hayatı bir şekilde yürütmeye zorluyor.
Oysa yıllardır duyarız Türkiye’de ilim/bilim zordur diye.
Sebebini ilk elden görünce artık ben de aynı şeyi düşünüyorum. Geçen hafta başında konuştuğum çok hoş bir bey net bir ifade ile durumu özetledi; araştırmacı almak istediğimde deneysel çalışanları mutlaka yurtdışında eğitim almış olanlardan seçerim. Zira yurt dışındaki olanaklar buralara göre çok farklı. Kuramsal olan ise her yerden gelebilir.
Aynı fikirdeyim. Düşünsenize, var olduğunu bildiğiniz bir sistemi yerinde görmek ve kullanmak gerçekten de bambaşka bir durum. Tabi ki irdelenecek çok yanı var ekip kurarken oradan mı buradan mı demenin ama bir gerçek var ki ilim ve bilim için dinamizm ve motivasyon en temel koşullardır. Hem araştırma hem de her türlü başka işler sadece kaynakları bölmekten başka bir şey değildir.
Öte yandan bir başka gerçek var, o da kurulan ekip/sistemin sürdürülebilir olması. Yakından tanık olduğum iki tane bilimsel proje tecrübem var. Birisi çok kapsamlı ve nadir yapılacak bir çalışma, diğeri ise ardından çok daha büyük çalışmalara yol açacak ama daha küçük bir ekip gerektiriyor.
İşlerin sonunda gördüğüm imkanları çok daha büyük olan ilk projenin şu anda sürdürülemediği ama ikinci projenin çıtayı yükselterek devam ettirileceği. Şanslıyım ki yurtdışında eğitim almama rağmen içimdeki “amatör”, bu kelime özellikle seçilmiştir, ruh beni her türlü çalışmaya destek verecek seviyede tutmuştur.
Bu satırlar sadece 2 dakikada yazıldı. Zira aşağıdaki video seyredildikten sonra oluşan hisler çok güçlüydü.
Aslında son bir sözüm olsun isterim, 2011 benim için çok büyük hayal kırıklıklarına sahne oldu. Ancak 2012-2017 kesinlikle büyük çıkışların ve dolayısıyla kazanımların olacağı bir süreç olacaktır.
Bu yazı 1429 defa okundu
- Hoca Ne Düşünüyor? - 29/08/2014
- Türkiye’deki Yükseköğretimin Evrimi - 22/08/2014
- Ders Vermek… - 01/08/2014
Bir yanıt yazın