Orta Avrupa Turu II
Prag ve Viyana’da ise sanatsal aktivitelerinin çokluğu, herbir köşeden müzik seslerinin gelmesi ve bu müzik eşliğinde şehri gezmek beni ayrıca cezbetti.
Viyana’da kaldığımız otel(Savoyen Hotel) gerçekten beklentilerimizin çok üzerinde idi. Beldevere sarayının bulunduğu caddede ve merkeze yürüme mesafesinde olması yanısıra, kahvaltı menüsünün çeşitliliği ve lüksü ile şu ana kadar kaldığım tüm otellerin önüne geçti diyebilirim. Şehre özgü mutlaka denenmesi gereken yemekleri konusunda kahve , Sacher pastası (tarihi pastanesinde tattık) ve şnitzsel(Cafe Imperial de) i denedim. Lezzetlerinden gayet memnun kaldım.
Viyana insana kendini gerçekten rahat ve mutlu hissettiren mimari dokuya ve zenginliğe sahip bir şehir. Bulvaları çok geniş, ferah. Çok kısa kalabildiğimiz bu şehir için ayrıca 1 hafta gelinip kalınması gerektiğini düşünüyorum. Aklım Viyana’da kaldı :).
Viyana’dan sonra ilk kez Prag’a giriş yaptığımızda Old Town
Square’daki o kalabalık ve şehrin bitişik nizam binaları, dar sokakları bizi, tüm tur sakinlerini, biraz gerdi. İlk bakışta o güzel Prag şehri burası mıymış diye düşünmeden edemedik. Şehir tam bir turistik mekana dönüştürülmüş. Sokak sanatçıları, astronomik saatin de bulunduğu onlarca insanın saat kulesinden her saat başı çıkan havarileri seyretmek için toplaştığı şehir meydanı, herbir köşeden çıkıveren tiyatro salonları, müzik gösterileri, gece kulüpleri ile hiç sıkılmayacakmışsınız gibi geliveren bir şehir. Şehirde yaparken en keyif aldığım şeyler içerisinde Charles köprüsü üzerinde satıcılara, sanatçılara bakınmak, astronomik saat kulesi üzerinden şehri ve meydanda toplanan insanları izlemek, Kafka müzesini gezmek, Vlatava nehri üzerinde tekne gezintisi yapmak diyebilirim. Müzede Kafka’yı anlamakla Prag’ı hissetmek üzerinde bir bağlantı olduğunu birbirlerini tamamladıkları söyleyen bir cümle okudum. Ve gerçekten müzede Kafka ile ilgili o kadar bilgi alıp da müzeden çıktıktan sonra Kafka’nın gözü ile şehre bakınca o turistik karmaşa dışında daha bir anlayarak bakmayı kendi adıma başarabildim. Bir de şehirde gezerken 2 günde toplam 10 gelin gördük, bunu da paylaşmadan geçemeyeceğim.
Prag’da kaldığımız otel(Albion Hotel) konusunda bahse değecek pek bir şey yok. Yine Budapeşte’deki gibi tek tip sıkıcı odaları olan bir oteldi, kahvaltı da vasat idi, şehrin de dışında kalıyordu. Sadece büyük bir oteldi.
Şehirde yediğimiz yemeklere gelince, yine OrtaÇağ konseptinde turistik bir mekan olan restoranda bu sefer şovların da olduğu gayet memnun kaldığımız bir akşam yemeği yedik. Teknede yediğimiz açık büfe yemek ve içecekler de beklentilerimizin üzerinde çeşitlilikte ve lezzette idi. Ayrıca yine içmeden gelmeyin denen gulaş çorbasını denedim (LA SCALA İtalyan Restoranı), ben beğendim, ama et ağırlıklı ve yoğun bir kıvamda olduğunu belirtmeliyim. Yemeklerin yanında sunulan bira ve şarapları, ayrıca Karlovy Vary’de denediğimiz biraz sert bir içki olan Becherovka’yı da biz beğendik.
Bu yazı 2651 defa okundu
- Bayramda GAP Turu - 12/11/2014
- Madrid Valencia Gezisi - 05/08/2014
- Sapanca Maşukiye Turu - 23/06/2014
Bir yanıt yazın