Madrid Valencia Gezisi

Segovia Alcazar Şatosundan bir görüntü

Merhaba,
Bu sene çok oluyor ama bende bir git düğmesine basıldı galiba durduramıyorum kendimi… Arkadaşımın üniversiteden arkadaşı, iş için Madrid’de yaşayıp bizi de ansızın davet edince böyle bir gezi yapmak farz oldu. Alelacele aldığımız uçak bileti fiyatları da haliyle yüklü oldu. Filiz arkadaşımız Madrid’in en işlek caddelerinin bulunduğu Gran Via’ da bir stüdyo dairede kalıyordu. Bu yüzden her yere ulaşım oldukça kolaydı, onun yönlendirmeleri ve arkadaşımın telefonuna yüklediği şehir turu rehberi programı sayesinde hazırlıksız gittiğimiz Madrid’de güzel bir hafta geçirdik.

Madrid'de Retiro Park
Madrid’de Retiro Park

Öncelikle Madrid’den biraz bahsedeyim. Daha önceden gördüğüm Avrupa şehirlerine kıyasla daha çok kendi halinde bir yer diyebiliriz. En azından bizde öyle bir izlenim bıraktı.. İstanbul’un keşmekeşliğinden sonra şehrin ve insanların rahatlığı 2 günden sonra sizi de sarıveriyor. Birden relax moda geçiveriyorsunuz siz de… Bizim Madrid’de kaldığımız kısmından da olabilir (Filiz İstanbul’un Nişantaşısı gibi düşünün dedi. ), insanlar her an eğlenmeye gülmeye hazır gibiydiler, sanki bir tatil yöresine gitmiş gibiydik.
Bir buçuk günü sadece Madrid’i yürüyerek gezmeye ayırdık.. Bütün önemli caddeleri meydanları turladık. Özellikle Retiro Park adındaki kocaman parkını, Sol Meydanı civarını, Prado Müzesi civarını çok beğendik.. Gittiğimizde hava, mevsime göre oldukça serindi. Sonraki günlerde ise 40′ leri gördük.. Günler oldukça uzundu. Gün batımı 22:00’leri buluyordu.. Hal böyle olunca da bize de bunun hakkını vermek düştü. Çok gezdik çok yorulduk.. Yemek işini sabah akşam evde hallediyorduk. Öyle ki Filiz’le kısır yapmışlığımız bile var  Öğlenleri de tapas, palea vs. ile geçiştirdik.

Segovia'dan görüntü
Segovia’dan görüntü

Madrid içi sonrası, Filiz’in de yönlendirmeleriyle günübirlik Segovia ve Toledo gezileri yaptık. Toledo daha bilindik bir yer olmakla birlikte biz Segovia’yı daha çok sevdik. Eski kasabayı bir film platosu gibi oya gibi işlemişler… Sokaklar, binalar resim tablosunu andırıyordu. Disneyland’ın logosuna konu Alcazar Şatosu da bu kasabada ve gerçekten bir masaldan fırlamış gibi duruyor… Buradan hiç ayrılmak istemedik.

Toledo'da katedral
Toledo’da Katedral

Toledo da Segovia gibi Madrid’e 1 sa uzaklıkta otobüs ve trenle de gidilebilen bir yer. Toledo’ya gittiğimiz gün çok sıcaktı ancak nedendir bilmem biz kasabaya pek ısınamadık!!. Sıcaklık demişken burada hava sıcaklığı Türkiye’deki 12:00’nin aksine 18:00 gibi tavan yapıyormuş. Gezi planınızı yaparken bunu da dikkate almalısınız. Toledo’da çok görkemli katedrali, Alcazar Askeri Müzesini ve içinde çok güzel bir avlusu olan Santa Cruz Müzesini gezdik. Seçimlerimizde, tamamen sıcaktan dolayı, birbirlerine konum olarak yakın olmaları büyük rol oynuyor … Burası da yine kendine özgü mimarisi olan, tarihte çok badireler atlatmış çook eski bir kasaba… Sokaklar binalar hep taştannn…

Haftanın geri kalanını da bu sıcağa yakışır bir final olması adına Valencia’da yapalım dedik. Ancak Valencia’da hava sıcaklığı 30′ civarı seyrediyordu. Madrid’e otobüsle 4 sa, hızlı trenle 1,5 sa uzaklıkta olan bu şehre biz, fiyat avantajından dolayı otobüsle gittik. Alelacele yaptığımız plaj kıyafeti alışverişi sonrası otobüs terminaline en yakın plajı Albatros’ta aldık soluğu. Upuzun gepgeniş plajı, ılıcık suyu ve kocaman dalgalarıyla 2 günümüzü çok güzel geçirdiğimiz bir yer oldu diyebilirim. Ancak bizim kendi sahillerimizle kıyasladığımızda sırf deniz tatili yapmak için gidilecek bir özelliği olmadığını da söylemek gerek. Ama kışın rehavetinden sonra böyle bir kıyıda nefes almak bize çok iyi geldi.

Valencia'da Albatros Plajı
Valencia Albatros Plajı

Alışveriş kısmı İstanbul’a döneceğimiz günün sabahına kaldı. Hediyelik eşya İtalya’daki gibi çok çeşitli değildi. Ama onun dışında tekstil ürünleri çok güzeldi. Biz hepsini çok beğendik. Hızlıca yaptığımız alışveriş sonrası havalimanı için düştük yollara. Şu ana kadar gittiğimiz en karmaşık havalimanı olduğunu belirtmeliyim. Son 10 dk da yetişebildiğimiz uçağa ulaşabilmek için koridorlarında resmen koşuyorduk, kendimize acaba bu bir film karesi mi diye sormadan edemedik ??

Maliyet kısmına gelince; ikimizin de çok ihtiyacı olan bu geziye pek bütçe hesabı yapmadan yola koyulduğumuzdan olsa gerek, ulaşım ve alışverişe oldukça para harcadık. Yemek kısımları biraz da şehrin ucuzluğundan, nispeten hesaplı oldu.. Porsiyonlar genelde oldukça doyurucuydu, özellikle Valencia’da sabah akşam bütün öğünlerimizi geçirdiğimiz Vivir Sin Dormir, hem diğer restoranlara göre hesaplı oluşu hem de garsonlarının sıcaklığı ile bizden tam not aldı. Giderseniz mutlaka uğrayın deriz.

Son olarak; Madrid’de olmak yanı sıra Filiz’le tanışmak çok keyifliydi. İspanyollar’la ortak yürütülen Aliağa Rafinerisi projesi için bir grup Türk’le bir süredir orada yaşayan Filiz’in onca işinin arasında bizi evine davet etmesi çok büyük bir kibarlıktı. Kendisine tekrardan çok teşekkürler…

Bu yazı 2405 defa okundu

Özlem Birgülen
Latest posts by Özlem Birgülen (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.