Beklenen Gezi: Roma

Roma - Pantheon
Pantheon

Şeker bayramının arife günü, Pegasus hava yollarının tarifeli uçuşuyla uzun süredir beklenen Roma yolculuğumuz başladı. İnternet sitesinden önceden sipariş verdiğimiz yemeklerimiz isimlerimizle bize sunulduğunda özellikle arka koltuklardan “kim onlar?, nasıl yemekleri geldi?” gibi sesler duysak da yanımda oturan yolcunun, yemeğim karşılığında bana para teklif etmesi bizi asıl güldüren (biraz da tedirgin eden) olay oldu :) Sorunsuz bir uçuşun ardından, Avrupa’nın en yoğun havalimanlarından Fiumicino’ya indik. Hızlı bir pasaport kontrol kuyruğunu geçtik ve taksiye atlayıp otelimize doğru yola koyulduk. Anladığımız kadarıyla daha önce epeyce dolandırıcılık olayı yaşandığından tüm legal taksilerin (beyaz olanlar) kapılarına şehir merkezine gidiş tarifesini yapıştırmışlar (Şehir merkezi denilen çember içerisinde nereye giderseniz gidin €48). Roma’nın üzerinden uçarken ve taksi yolculuğu sırasında şehrin etrafındaki neredeyse tüm alanların yeşil alan olduğunu ve çoğunun tarım için kullanıldığını gördük.

Otelimizi özellikle Termini civarında seçmiştik. Termini, şehir merkezinde, tüm ulaşım imkanlarının (havalimanı, banliyö ve diğer ülkelerden gelen trenler, 2 metro hattı, belediye otobüsleri, şehir turları, taksiler) bir arada bulunduğu bir ulaşım kompleksi. Roma’ya ilk defa ve tur kullanmadan geldiğimiz için ulaşıma yakın bir yerde olmayı tercih ettik. Otelimiz Best Western Art Deco gönül rahatlığıyla herkese tavsiye edebileceğim bir otel. Gerek personelin güleryüzü ve yardımsever oluşu, gerek odaların temizliği ve modernliği, gerek makul ücreti, gerek Art Deco tasarımı ve gerek kahvaltıda sunduğu bir sürü çeşit ile yine otel konusunda doğru bir seçim yapmanın mutluluğunu yaşadık.

Bavulumuzu yerleştirdikten sonra bize otelden verilen haritanın üzerinde birkaç not alıp ilk günün programı için yürüyüşe koyulduk. Aynı zamanda Türk Büyükelçiliğinin de bulunduğu Palestro caddesinden, şehir merkezine doğru ilerlemeye başladık ve ilk durağımız hemen yolumuzun üzerindeki Santa Maria Della Vittoria kilisesi oldu. Melekler ve Şeytanlar filmindeki mekânlardan birisi (Ateş) olan kilisede, Bernini’nin “Azize Theresa’nın Vecdi” isimli heykelini görmek mümkün ve giriş ücretsiz. Sonrasında yürüyüşümüze devam ederek Cumhurbaşkanlığı Sarayının da bulunduğu Quirinale Meydanına geldik ve ara sokaklardan gezinerek Pantheon’a ulaştık.

2000 küsür senelik pagan tapınağı zaman içerisinde çeşitli iç değişikliklere uğramış ve şu anda aktif bir kilise olarak kullanılıyor. 43 metrelik muazzam bir kubbesi ve kubbenin tepesinde bir delik bulunan mekanın ismi “Tanrıların Evi” anlamına geliyor. Ünlü sanatçı ve ninja kaplumbağa Rafael’in (Raffaello Santi) mezarının da bulunduğu yapı, Roma gezimiz boyunca araya sıkıştırdığımız Melekler ve Şeytanlar turunun bir parçası. Pantheon’un hemen karşısında yaklaşık her köşe başında olan ve suları içilebilen çeşmelerden bir tanesi bulunuyor. Burada biraz ferahlamak için ufak bir mola verdik ve elimizi yüzümüzü yıkadık. Yeri gelmişken hemen söyleyelim tahmin edeceğiniz üzere Ağustos’ta Roma epeyce sıcak oluyor :)

Roma - Navona Meydanı

Pantheon’u da arkamızda bıraktıktan sonra kısa bir yürüyüşle Navona Meydanına geldik. Eliptik yapıdaki meydanda, elipsi oluşturan iki merkezde birer tane çeşme bulunuyor. İkisi de Gian Lorenzo Bernini eseri olan çeşmelerin bir tanesi Fontana dei Quattro Fiumi (4 Nehir Çeşmesi) diğeri ise Fontana del Moro. İkisi de birbirinden güzel olan çeşmelerden dört nehir çeşmesi, dünyadaki en büyük dört nehir olan Tuna, Ganj, Nil ve Plata’dan (Rio de la Plata ya da River Plate) esinlenmiş ve aynı zamanda Melekler ve Şeytanlar duraklarımızdan(Su). Vakti zamanında araba yarışları, çeşitli su aktiviteleri ve çeşitli spor müsabakaları için kullanılmış olan meydanın çevresinde ve ara sokaklarında birçok restoran ve cafe bulmanız mümkün. Biz de artık biraz acıkmış ve yorulmuş olduğumuz için Sant’Agnese in Agone kilisesinin hemen yanındaki sokakta Bubbica isimli şirin cafede bir mola verdik.

Bruchetta/Salata, Pizza/Makarna, Bira/Alkolsüz içecek’ten oluşan seçmeli menüyü €11’ya alabilirsiniz. Bolonez soslu makarnamızı ve mantarlı pizzamızı yiyip biraz dinlendikten sonra tekrar yola koyulduk ve gelmeden önce çok methini duyduğumuz Giolitti dondurmacısına doğru yürümeye başladık. 1900 senesinde açılmış olan kafenin dondurmaları gerçekten çok başarılı ve küçük boy istediğinizde dahi epeyce büyük bir kupta devasa bir gofret çubuğuyla servis ediyorlar. Çok popüler ve bir dondurmacıya göre lüks bir mekan olduğu için fiyatları da yüksek sayılır ancak Gelaterio Milano’nun top başına ~8TL aldığını düşünürsek ufak dediğim 2 kocaman toplu o dolgun kup için €7 denemenize değer bir ücret.

Buradan, Gladyatör filminden tanıdığımız, Germen saldırılarına son veren, ve Tuna’yı geçen ilk imparator olan Marcus Aurelius adına yaptırılan ve MS 193 senesinden beridir oradan bulunan Marcus Aurelius Sütununu ve Colonna Meydanını geçerek aslında ilk gün programında olmayan ancak yolumuzun üstünde sayılan Fontana de Trevi ya da daha çok bilinen ismiyle “Aşk Çeşmesi”ne devam ettik. Türkçeye çevirirsek “Üçyol Çeşmesi” anlamına gelen çeşmenin bizler tarafından aşk çeşmesi diye bilinmesinin sebebi, Fellini’nin 1960 yılında çekilen Anita Ekberg’in oynadığı “La Dolce Vita” (Tatlı Hayat) filminin Türkçe çevirisinde buradan aşk çeşmesi diye bahsedilmesi.

Roma - Aşk Çeşmesi

Tarihi, İmparator Augustus’a kadar dayanan çeşmenin bugünkü haline gelmesi için epeyce bir zaman geçmiş. 1629 senesinde Papa tarafından Bernini’den tekrar tasarlanması istenilen çeşmenin tasarımları Papa öldükten sonra uygulanmamış. Ancak bir sonraki Papa’nın isteğiyle Bernini diğer tasarıma epeyce eklentilerde bulunmuş. 1762’de tam olarak tamamlanan çeşme 1998 senesinde mermer ve taşları parlatılıp, pompa ve su altyapısı olarak tamamen yenilenmiş. 26 metreye 20 metre olan çeşme ara sokaklardan bu meydana geldiğinizde bir anda karşınıza çıkıyor ve sizi gerçekten etkiliyor. İnanışa göre, Roma’da gördüğüm en kalabalık mekan olan çeşmeye arkanızı dönüp para atarsanız bir dileğiniz gerçekleşiyor ya da Roma’ya tekrar gelmeniz garanti oluyor. Çeşmeden günde ortalama €3000 toplanıyor ve Roma belediyesi tarafından ihtiyaç sahiplerine yiyecek yardımı yapılıyor. İlk günümüzü Trevi Çeşmesi ile kapatıp öğlenden beri süren yaklaşık 8km’lik yürüyüş sonunda otelimize vardık ve ertesi gün için dinlenmeye çekildik.

Roma Yazı Dizisi

Bu yazı 3006 defa okundu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.