Bavyera Seyahati 7: Ettal
Efendim, gezimizin son günü olan 8. günümüzü görmeyi çok arzuladığımız Ludwig II’nin şatolarından sonuncusu olan Linderhof’a ayırmaya karar verdik. Böylelikle Kral Ludwig II’nin yaptırdığı üç muhteşem şatoyu görmüş olacaktık. Burası Münih’e biraz uzak olduğu ve ulaşım açısından biraz zaman alacağı için bir günümüzü buraya ayırmamız gerekti. Okuduğumuz gezi rehberlerinde Linderhof yakınlarında Oberammergau adlı görülmeye değer bir kasaba olduğunu da öğrendik. Ve son günümüzü buraları görmeye ayırdık. Bu planlarımıza ek olarak yaptığımız başka planlar da vardı elbet :)) Bakalım ek planlarımız neymiş ve onları gerçekleştirebilmiş miyiz?
Öncelikli plan Linderhof’a vakitlice ulaşmak ve erken saatte bir tura katılıp etrafı keşfetmek. Bu amaçla sabahın erken saatinde yollara dökülüp tren yakalama koşturmacasına başladık. Bir gece önce DB Bahn’ın sayfasından oraya nasıl gideceğimizle ilgili detaylı bilgi edindik. O kadar detaylı ki Oberau’da trenden inince otobüs durağına kaç dakikada yürüyeceğimizi bile söylüyordu :) Öncelikle merkez tren istasyonuna gelip oradan Linderhof için otobüse bineceğimiz yere giden trene bindik. Tren yolculuğumuz sırasında bir önceki gece aldığımız güzel ekmeklerimiz ve Mc Cafe’den aldığımız içeçek ve soslarımızla birlikte leziz bir kahvaltı yaptık. Tren yolculuğumuz sırasında merak ettiğimiz Starnberger See’nin kenarından geçtik. Tren yolculuğu etrafı seyrederek gittiğiniz için zevkli oluyor bence. Ardından otobüse aktaracağımız istasyonda indik. Otobüs durağını bulmaya çalışırken bir yandan otobüsü kaçırmamak için acele ediyorduk, yoksa bütün planlarımız aksayabilirdi. O sırada aslında planlamadığımız ama Linderhof’a giden başka bir otobüs geldi ve biz de sorup bindik. Otobüse ekstra ücret ödeyeceğimizi düşünürken Bavyera biletimizin geçerli olduğunu öğrendik ve çok mutlu olduk tabikisi :) Biz otobüsün Linderhof’a kadar gideceğini düşünürken otobüs bizi Ettal durağında indirdi, oradan tekrar bineceğimizi söyledi. Halbuki biz hesapladığımızdan daha erken varacağımızı zannediyorduk, çünkü internetten baktığımız saatten daha erken bir otobüse binmiştik. Meğerse Ettal’dan internette yazan saatteki otobüse binecekmişiz yine. Tam da, internet bize otobüsü göstermedi, eksik bilgi verdi diyecektik :) Ama adamlar gördüğünüz gibi son derece dakik ve planlı. Aslında bu aktarma otobüsüne binmemiz yerinde oldu, çünkü diğer otobüsün gelmesine 25 dakika vardı. Bu da bizim için yeterli bir keşif zamanıydı.
Ettal’da çok görkemli bir manastır kilisesi bulunuyor, hatta yoldan geçerken ne kadar güzel diye düşünüyorduk ki otobüs bizi orada indirdi. Manastırın içini gezdik hızlıca, içerisi o kadar soğuktu ki çok uzun süre içerde kalmanız zaten mümkün değil :) Bu sebeple hızlıca gezip fotoğraf çektikten sonra, kendimizi dışarı atıp dışarıda güneşin altında ısındık. Kışın bu binaların ısı sorununu nasıl çözüyorlarmış acaba. Manastırı keşfedip fotoğraflarımızı çektikten sonra hediyelik eşya satan dükkanları gezdik, Uğur’un arkadaşlarına almak için meşhur Almancı şapkalarını, tüylü şapkaları inceledik. Ettal bölgesinde birkaç otel de bulunmakta, Klosterhotel gibi. Ettal’in çevresi karlı dağlarla çevriliydi. Dağlardaki karlara rağmen hava o kadar sıcak ki şort ve tişörtle gezebilirsiniz. Bu tezatlık yüzünden manzara daha da etkileyici bence.
Garmisch-Partenkirchen bölgesinde bir belediye Ettal ve yüksek bir yer. Ettal Manastırı 1330 yılında kurulmuş ve 1774 yılında Barok tarzında yeniden inşa edilmiş. Etrafı keşfedip fotoğraf çekimlerimizi tamamladıktan sonra, hediyelik eşya satan dükkandan bira almaya karar verdik. Sıcak havada buz gibi bira iyi gider diye düşündük :) Bira şişelerine bakınca anladık ki Ettal’in kendine özgü birası varmış. İki farklı çeşit biraz aldık, bir şişe 3-4 € civarındaydı sanırım. Biz bu birayı çok beğendik. Bira severlere şiddetle tavsiye ederim: Ettaler Dunkel. Bu biranın genel adı, farklı birkaç çeşidi mevcut. Bence Almanya’da içtiğim en güzel bira buydu. Denemenizi tavsiye ederim.
Neyse, biralarımızı aldıktan sonra, otobüs durağına geçip otobüsümüzü beklemeye koyulduk (Otobüsün saatinden önce gelmeyeceğini, gelse de saati dolmadan kalkmayacağını bilince rahat rahat geziyorsun tabi :) ). Otobüs durağının yanındaki haritayı incelerken otobüsümüz geldi ve yine ekstra ödeme yapmadan otobüse binip virajlı dağlık yollardan Linderhof’un yolunu tuttuk. Bu arada otobüsler, şehirler arası otobüs gibi, son derece konforlu ve rahat, ayrıca çok da az yolcusu var, o yüzden oturacağınız kesin :)
Bakalım Lindehof’da neler olmuş? Arkası yazı dizimizin devamı Bavyera Seyahati 8’de :))
Gezilecek Yerler:
- Ettal Abbey
- Ettal
Bu yazı 1887 defa okundu
- Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti - 08/05/2015
- Herkül: Özgürlük Savaşçısı - 20/03/2015
- Cehennem Melekleri 3 - 11/03/2015
Bir yanıt yazın