Bavyera Seyahati 6: Münih-2/3
Geldik gezimizin 7. gününe :)) Sabah kalktığımızda bizi biraz serin bir hava karşıladı. Sabah kahvemizi elimize alıp otobüs durağının yolunu tuttuk, ilk hedefimiz Schloss Blutenburg idi. Bu kale Münih’in doğusunda, Würm nehrinin kıyısında bulunan eski bir dük kalesi. 1438-39 yılları arasında Baverya dükü için inşa edilmiş, 1983’den beri Uluslararası Gençlik Kütüphanesine ev sahipliği yapmakta. Otobüsle kaleye ulaştıktan sonra hemen keşfe başladık. Güzel bir bahçenin içinde mütevazı görünen hoş bir kale burası. Bahçesinde küçük bir restoran ve kalenin önünde yemyeşil bir alanla güzel bir gölet var. Manzara o kadar güzel ki… Gördüğümüz diğer kalelere göre daha küçük ama gidip görmeye değer bence. Yarım saatinizi ayırsanız yeterli. Kalenin içinde ziyaret edebileceğiniz küçük bir kilise var. Blutenburg gezimizin ardından trenle Marienplatz’a gidip ordaki gezilecek yerleri ziyaret etmeye karar verdik.
Marienplatz meydanında fotoğraf çekimlerimizi yaptıktan sonra Rathaus mit Glockenspiel’i gezdik. Burası eski ve yeni şehir meydanı. Rathaus binasının iç avlusunda birkaç restoran ve kafe var. Atmosfer o kadar etkileyici ki burada bir kahve molası verebilirsiniz ya da dilerseniz akşam yemeğinizi burada yiyebilirsiniz. Rathaus binası, yeniden canlandırılan Gothik mimari ürünü. Her gün sabah 11-12 ve akşam 5’de turistleri ve yerlileri eğlendirmek için, binanın üst katında müzik çalan ve iki hikaye anlatan bir gösteri oluyor. Binanın en üst bölümünün ilk yarısında V. Dük Wilhelm ile Lorraine Renata’nın düğünü anlatılırken, ikinci yarısında ise Schäfflertanz yani şarap satıcılarının dansı anlatılmakta. Bu gösteri yaklaşık 12-15 dakika arasında sürüyor. Detaylı bilgiye bu linklerden ulaşabilirsiniz:
http://en.wikipedia.org/wiki/New_Town_Hall,_Munich
http://en.wikipedia.org/wiki/Rathaus-Glockenspiel
Ardından Vinorant Alter Hof meydanını gezdik, bu meydanda Viktualienmarkt yani yiyecek pazarı bulunuyor. Yalnız Pazar günleri bu market kapalı. Ardından Hofbrauhaus yani meşhur bira mekanının yolunu tuttuk. İçersi o kadar kalabalıktı ki oturacak yer bulamadık. Güzel bir müzik eşliğinde insanlar yemek yiyip biralarını içiyordu. Etrafta yöresel kıyafetli pekçok insan vardı, özellikle yaşlılar, ee tabi onlarla da fotoğraf çektirdik :)) Hofbrauhaus’u gördükten sonra sokak gezintimize devam ettik, yorulunca Mc Cafe’de kahve ve tatlı molası verdik. Haagen Dazs’dan dondurmalarımızı alıp Tal caddesinde dolaşırken bir sokak müzisyeninin konserini dinleme fırsatı bulduk. Müzisyen keman çalıyordu ve İstanbul’a gitmek için para topluyordu.
Sokak keşiflerimizden sonra kapanmadan Treasury, Residence Museum ve Cuvillies Theatre’ı gezelim dedik. Treasury bölümünde göz kamaştıran değerli taşlardan oluşmuş çeşitli taçlar, takılar ve eşyalar vardı. Kaset rehber eşliğinde gezdiğinizde merak ettiğiniz bütün detayları tek tek öğreniyorsunuz. Hatta biz olayı abartıp aynı anda iki kaset rehberi birden kulağımıza dayayıp dinledik :p Bu bölüm bittikten sonra, kaset rehberinizin ayarlarını görevliye değiştirtip, Residence Museum bölümüne geçiyorsunuz. Son derece büyük olan bu müze de görmeye değer. Bu bölüm son derece büyük. Mermer bir salonda Bavyera yöneticilerinin büstleri sergilenmiş. Ardından eski tiyatro binasını gezebilirsiniz, burası da küçük ama mimarisiyle son derece etkileyici bir yer. Munich Residence, Baverya’nın resmi kraliyet sarayı ve bahsettiğimiz bu üç yer de buranın içinde bulunuyor. Detaylı bilgiye bu linkten ulaşabilirisiniz: http://en.wikipedia.org/wiki/Munich_Residenz
Ardından Theatinerkirche’i gezdik, kilise çok ihtişamlı, büyük ve çok soğuk. Burası bir Katolik kilisesi ve aynı zamanda Kral Maximillian II, Kraliçe Marie gibi daha pek çok kraliyet mensubunun mezarının bulunduğu yer. Detaylı bilgiye bu linkten ulaşabilirisiniz:
http://en.wikipedia.org/wiki/Theatine_Church,_Munich
Hofgarten’daki gezintimizin ardından meşhur Frauenkirche’yi görmeye gittik. Ama burası bizi hayal kırıklığına uğrattı. Çünkü kubbelerden biri tadilatdaydı ve güzel bir görüntü yoktu :( Kilisenin içi de çok etkileyici değildi bizce, Theatinerkirche daha görkemli ve güzeldi. Rathaus’daki gösteriyi izledikten sonra Kaufinger caddesinde yürüşümüze devam ettik ve Bürgersaalkirche ve Alte Akademie’yi ziyaret ettik. Ayrıca yol üstünde gördüğümüz küçük kiliseleri gezmeyi de ihmal etmedik :p
Haritayı elimize alıp baktığımızda, haritada gezilecek yerler arasında gösterilenlerde eksiğimiz kalmaması lazımdı, o yüzden Sendlinger Tor’a da gidelim dedik ama orada görülecek birşey yokmuş. Gitmenize gerek yok :) Ardından Bavyera Heykelinin buluduğu meydana gittik ve bizi orada güzel bir sürpriz karşıladı. Tesadüfen Festival Alanını bulduk ve tabi ki oraya doğru yöneldik. Festival alanı dışardan bakıldığında daha çok lunapark gibi görünüyordu. Gelin birlikte bakalım, içine girince nasıl görünüyormuş :))
Festival alanının içinde birçok farklı eğlence alanı bulunuyor, çarpışan arabalar, dönme dolap, hızlı dönen aletler, farklı gösteriler… Ve tabi olmazsa olmaz bira alanları ve yemek yerleri. Öncelikle bütün festival alanını gezip daha sonra gözümüze kestirdiğimiz yerlerden yemek yedik. İlk durağımız metrelik sosisli satan yerdi. Metrelik sosisinizin içine kızarmış tatlı ekmek kırıntısı, turşu, ketçap, mayonez, hardal seçeneklerinden istediğinizi istediğiniz kadar siz ekliyorsunuz. Yapıldığı etten dolayı ön yargılarım olmasına rağmen, ben bile yedim sosisliden :)) veee çok lezzetliydi. Festival alanının içinde koskocaman bir çadır vardı ve bu çadırın içinde yüzlerce insan bira içiyordu. Biz açık alandaki dönen platformun üstünde bira içmeye karar verdiğimiz için burada oturmadık. Patates kızartması satan birçok tezgah vardı. Tatlıcılar, şekerlemeciler, hepsi o kadar göz doldurucuydu ki insanın hepsinden yiyesi geliyordu. Ee benim de obur bir insan olduğum düşünülürse, anlayın siz artık gerisini :)) Bir yerde oturup şahane bir waffle ile kahvemizi içtikten sonra, kahvenin olduğu kupayı alarak gezintimize devam ettik :)) Kahvenin üstüne biramızı içelim dedik ve gözümüze kestirdiğimiz dönen platforma geçtik. Çok eğlenceliydi, eğer birden fazla bira içerseniz, dönen platform hafif çakır keyif moda geçmenize yardımcı olacaktır :)) Bu arada buradaki bira bardaklarını çalmasınlar diye depozito alıyorlar, o yüzden bu bardağı bırakmak zorunda kaldık :p Biranın ardından sarımsaklı ve tereyağlı haşlanmış mısırımızı kemirirken delice dönen aletlere binen insanları seyrettik. Eğer Uğur’cum binseydi, ben dünden hazırdım binmeye ama onu kandıramadım. Ben zaten deli bir tip olduğum için, o tamam dedikten sonra itiraz etmezdim. Bana sen bin dedi ama tek başıma zevkli olmayacağı için istemedim. Festival alanı gezintimizi bitirdikten sonra, gezi yazılarından okuduğum Schwabing’e gittik. Burası kafeleri ile ünlü güzel bir bölge. Leopoldstrase’de Maxvorstadt ve Schwabing arasındaki Siegestor’a kadar yürüdük. Cadde üzerinde bulduğumuz bir fırından ertesi gün için sandviç ve ekmek satın aldık, fırında çalışan bir Türk vardı. Bu fırında da kredi kartı geçmiyordu, biz de artık gezimizin sonuna yaklaştığımızdan temkinli para harcıyorduk. Neden kredi kartının geçmediğini sorduğumuzda, bize tatmin edici bir açıklamada bulunmadı. Neyse gerekli alışverişimizi yaptıktan sonra, otelimizin yolunu tuttuk. Ertesi gün yorucu ve koşturmacalı olacaktı bizim için. Gerçi biz alışkınız koşmaya ama :p Otelimize vardığımızda planlarımızı gözden geçirip ulaşımımızı planladık ve bir sonraki günü sabırsızlıkla beklemeye başladık :)) Yarın büyük gündü :)) Dönmeden muhakkak görmek istediğimiz yerlere gidecektik :)) Bu yüzden yazımızın devamını mutlaka okumalısınız :))
Gezilecek Yerler:
- Sendlinger Tor
- Marienplatz
- Rathaus mit Glockenspiel
- Frauenkirche
- Theatinerkirche
- Hofgarten
- Tal Strasse
- Munich Residence
- Cuvillies Theatre
- Schwabing
- Bürgersaalkirche
- Alte Akademie
- Schloss Blutenburg
- Viorant Alter Hof- Viktualienmarkt
- Kaufinger Strasse
Bu yazı 2690 defa okundu
- Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti - 08/05/2015
- Herkül: Özgürlük Savaşçısı - 20/03/2015
- Cehennem Melekleri 3 - 11/03/2015
Bir yanıt yazın