Roma Victor (Roma Kazan, biz kepçe)
Roma’daki ikinci günümüz güzel bir kahvaltıyla başladı. Çoğu yerde, “kruvasan harici bir şey bulamazsınız” gibi uyarılar okumamıza rağmen epeyce çeşit olan kahvaltımızı sert bir kahveyle süsledikten sonra 2. günümüzün programına başlamak için yola koyulduk. Şehri tümüyle gezebilmenin en keyifli yollarından birisi Melekler ve Şeytanlar filminde olduğu gibi siyah Alfa Romeo’larla son sürat ara sokaklardan gitmek, ancak böyle bir imkanımız olmadığı için gezi otobüslerini tercih ettik :) Tüm tarihi ve turistik yerleri gezen bu otobüsler birkaç çeşitten oluşuyor. 110 Open yaklaşık tüm turistik mekanları gezerken, ArcheoBus adını verdikleri bir başka seri de sadece tarihi mekanları geziyor. Bunlar haricinde 1-2 tane daha tur yapan firma var ancak hepsi yaklaşık aynı duraklarda duruyorlar. İstediğiniz durakta inip, yaklaşık 20 dakikada bir gelen aynı serideki otobüse binebiliyorsunuz. Biz Termini’ye yürüdükten sonra 110 Open turunu tercih ederek programımıza başladık(kişi başı €15).
İlk durağımız Colosseo (Kolezyum) oldu. Roma forumunun doğu çıkışına bitişik olan, MÖ 72 senesinde yapımına başlanılan ve MS 80 senesinde Titus Flavius döneminde bitirilen 50.000 (yazıyla: elli bin) kişilik muazzam yapı daha ilk görüşte kendisine hayran bırakmayı başarıyor. İlk başlarda Flavian Amfi Tiyatrosu ya da kısaca Arena olarak anılan dev eser, İmparator Nero’nun, Rodos Heykelinden (Colossus of Rhodes) etkilenerek yaptırdığı kendi heykelinin isminden (Colossus of Nero) ötürü Colosseo olarak anılmaya başlanmış. Roma’nın en kalabalık ve en zengin dönemlerinde gladyatör dövüşleri, hayvan dövüşleri, araba yarışları ile asilleri eğlendirmek ve halkı oyalamak için kullanılan arena, orta çağ döneminde ve sonrasında taş hırsızları ve yağmacılar tarafından zarar görmüş.
Roma’ya gitmeden bazı arkadaşlar, Aspendos’u gördükten sonra Kolezyum sana çok bir şey ifade etmeyebilir demişlerdi. Ancak dünyanın 7 harikasından birisi sayıldığı için en azından dışarıdan görülmesi gereken bir mekan. Gerçi arkadaşların haklarını da yememek gerekir. İçerisi gladyatör dövüşlerinin, araba yarışlarının yapıldığı dönem kadar eğlenceli olmasa gerek, çünkü içeridekilerin neredeyse hepsi dışarının fotoğraflarını çekiyorlardı. Ancak yine de civardaki Forum, Palatino tepesi ve Constantine Kapısı gibi öğeler Kolezyum’un heybetli duruşuyla birleşince, sizi epeyce bir alıp götürüyor.
Buradan ikinci durağımız olan İspanyol Merdivenleri için gelen ilk 110 Open’a bindik. Yolda Circus Maximus (Benhur filmine konu olmuş araba yarışlarının yapıldığı alan), Venezia Meydanı, gibi güzellikleri gördükten sonra Piazza Poppolo’ya ulaştık. Santa Maria della Poppolo’ya (Toprak) da ev sahipliği yapan geniş meydandan önce Corso Caddesinden aşağı sonra da Condotti Caddesinden İspanyol Merdivenlerine doğru yürüdük. Bu iki cadde de (özellikle Condotti) mümkünse uğramamanız gereken ya da yanından çok hızlı geçmeniz gereken caddeler. Dünyaca ünlü ne kadar İtalyan markası varsa (Prada, Gucci, Valentino vs..) burada mağazaları bulunuyor.
İspanyol merdivenleri görsel olarak keyifli bir mekan, hatta sanırım yaz başında orada bulunan begonviller de biz gittiğimizde orada olsaymış daha da keyifli olabilirmiş. Yine bir meydan ve ortasındaki bir çeşmenin yanında bulunan tasarım merdivenlerden çıkmadan önce biraz enerji depolamak ve karnımızı doyurmak için Royal Palace Otelinin bistrosunda salata, pizza, bira ve su tükettik ve biraz dinlendik(kişi başı €12). Hesabı ödedikten sonra merdivenleri tırmandık ve Roma’nın Central Park’ı Villa Borghese’ye doğru yola koyulduk.
Villa Borghese yemyeşil ve keyifli bir park olmasının yanı sıra Roma’daki 2 önemli müzeye de ev sahipliği yapıyor. Ulusal Modern Sanatlar Müzesi, 19 ve 20. Yüzyıl İtalyan sanatçılarının resimlerini sergilerken, dünyanın en ünlü heykellerinden bir tanesi olan Bernini’nin Davut heykelini görmek için Borghese Müzesine gitmeniz gerekiyor. Aynı zamanda çocukları ile güzel bir gün geçirmek isteyenler de Bioparco isimli hayvanat bahçesi ve Zooloji müzesi de yine bu kocaman parkın sınırları içerisinde yer alıyor. Burayı yürüyerek gezmeyi göze alamadığımızdan turumuza biraz da eğlence kaymak için yarım saati €8 olan Segway’lerden kiraladık ve parkı gezerken ve parkın içerisinde yokuş yukarı bisiklet ile cebelleşenlerin yanından geçerken epeyce bir eğlendik. Parktan çıkıp 110 Open’ın durağına yürüyüp akşamki program için gezi yolunu dolaşarak otelimize Termini üzerinden geri döndük.
Ankara’daki kapandığından beridir gitmediğim Hard Rock Cafe ile tekrar buluşmam Roma’ya denk düştü. Zaten programımızda olan Veneto Caddesi üzerinde bulunan HRC’de akşam yemeği saatinde size bir yer bulmaları 20 dakikayı buluyor. Dolayısıyla buraya gidecekseniz öncelikle girişe isminizi yazdırın ve eğer öyle bir niyetiniz varsa HRC RockShop’a sıranızı beklerken girin. Böylelikle hem sıra beklerken sıkılmamış olursunuz hem de vakit kaybetmezsiniz. Bize uyarı için verdikleri zımbırtı titredikten sonra Bruce Springsteen masasına oturduk ve siparişlerimiz verdik. Cafe’de en çok hoşuma giden şeylerden birisi, barın önündeki ufak kubbemsi yapının iç tarafına bulutların üzerinde gitar ve davul çalan melekler tasvir edilmesi oldu. 2 Legendary Burger, 1 Cola-Zero ve ilk defa Prag’da denediğim, biranın bulunduğu kasabadan çıkma, ve dünyanın ilk altın renkli birası, 1 Pilsner Urquell’lik hesabımızı (kişi başı €14) ödedikten sonra günümüzün son durağı olan Veneto Caddesine çıktık.
Roma’daki belki de en güzel caddelerden birisi olan via Veneto, sağlı sollu kafeleri, romantik ortamının yanı sıra yine Fellini’nin La Dolce Vita filminin birçok sahnesine de ev sahipliği yapmıştır. Filmden sonra ünü iyice artan ve Roma’daki en pahalı lokantalara da ev sahipliği yapan caddede görülesi diğer mekanlar filmde de geçen Cafe de Paris ve Harry’s Bar’dır. Via Veneto turumuzu tamamladıktan sonra caddenin sonundan Barberini Meydanına bağlandık ve otelimize dönüp ertesi gün programının üzerinden geçtik.
Roma Yazı Dizisi
Bu yazı 2329 defa okundu
- Hasdal’dan Mektubum Var - 19/12/2013
- Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları - 13/12/2013
- Ofiste Sıcak Saatler - 19/04/2013
Bir yanıt yazın