Sonsuz Şehir Roma

SPQR

Sonsuz Şehir diye bilinen Roma, uzun zamandır gitmek istediğimiz ve hayalimizde olan bir şehirdi. Televizyon tarihinin en pahalı projesi Rome(2005) dizisi, Gladyatör(2000), Benhur(1959), Spartacus (1960) gibi filmler, bende oldum olası bir merak uyandırmıştı Roma ile ilgili. Ancak her yeri bizim memleket gibi zannedip, “kesin o döneme dair hiçbir şey kalmamıştır” diyerek hevesimi söndürüyordum. 2009 senesinde Melekler ve Şeytanlar’ı izledikten sonra o ateş tekrar içime düştü. Bu her yeri buram buram tarih kokan mekanı, farkında olsak ya da olmasak da günümüzdeki birçok olaya yön vermiş bu uygarlığın başkentini görmek artık şart olmuştu. Eşimle beraber 3 senedir nasıl gidelim ne zaman gidelim diye konuşurken Ağustos 2012 tam anlamıyla denk düştü ve kendimizi Roma’da bulduk. Sizlere Roma maceramızı anlatmadan önce şehir ile ilgili kısa bir özet geçmek istedim.

14.000 sene öncesine dair medeniyet kalıntılarına rastlanan Roma şehir devletinin, efsaneye göre MÖ 753 senesinde, bir dişi kurt tarafından büyütülen ikiz kardeşler Romulus ve Remus tarafından kurulduğu söylenir. MÖ 510 senesinde demokrasiye geçip yaklaşık 400 sene boyunca senato ve konsüller ile yönetildikten sonra, Julius Sezar’ın uzun uğraşlar sonucu Dictator Perpetuus (yaşam boyu diktatör) olmasıyla ileri demokrasi – pardon – imparatorluk düzenine yakın bir yönetime geçilmiştir. Bundan rahatsız olan ancak halkın Sezar’a olan sevgisinden de korkan senato üyeleri MÖ 44 senesinde bir komplo kurarak Jul Sezar’ı senatoda bir suikast ile elimine ettiler.  Sezar’ın, kendinden daha dikkatli davranan yeğeni ve varisi Octavius (Augustus), yaklaşık 15 sene süren uğraşı ve savaşlar sonucunda Tartışmasız İmparator edildi ve Sezar lakabını alarak fiilen imparatorluk düzenine geçilmesini sağladı.

[box type=”info”] Bu dönemin günümüze olan ilginç etkilerinden birisi takvimde, adını Julius Sezar’dan alan Temmuz(Iulius) ve adını Augustus’tan alan Ağustos aylarının üst üste 31 gün çekmeleri Augustus’un kaprisinden başka bir şey değildir. Şubat’tan bir gün daha çıkartılıp Ağustos’a eklenmiştir :)[/box]

İmparatorluğun ilk 130 senesi baskıcı ve gaddar imparatorlara rağmen genişlemeye devam etti ancak en büyük kültürel ve coğrafi gelişimini 5 iyi imparator döneminde yaşadı (96 – 180). 5 iyi imparatorun sonuncusu olan Marcus Aurelius’un talihsiz ölümünün ardından başa geçen Commodus ile gerileme ve çöküş dönemi başladı. Roma imparatorluğu sınırları en geniş döneminde, İskandinavya hariç tüm Avrupa ve İngiltere, Anadolu ve Azerbaycan’ın tamamı, tüm kuzey Afrika ve Suriye, Lübnan ve bugünkü İsrail’i kapsayan 6.5 milyon kilometrekareden oluşuyordu. 293 yılında ikili yönetime geçilen imparatorlukta 330 senesinde imparator I.Constantinus o sıralar ismi Byzantion olan İstanbul’u Roma İmparatorluğunun başkenti ilan etti. Bundan 65 sene sonra da imparatorluk Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu olarak fiilen ikiye ayrıldı. 400 yılından sonra 50 – 60 sene kadar istila ve yağmaya uğrayan Batı Roma İmparatorluğu 476’da Germenlerin, Romulus Augustus’u tahttan indirmesiyle son buldu ve orta çağ başlamış oldu. Doğu Roma imparatorluğu tarihini daha yakından bildiğiniz için orayı atlıyorum ve şehre biraz daha odaklanıyorum.

Şehir nüfusu en kalabalık olduğu 2. ve 3. yüzyıllarda yaklaşık 1 milyon kişiden oluşuyordu ki bu sayı 1800’lerin Londra nüfusu kadardır. Kolezyum, Forum, Panteon gibi anıtsal yapıların yanı sıra kalabalığa yetmeyen temiz su için yapılmış yüzlerce km’lik su kemerleri (aquaduct), kütüphaneler, tiyatrolar ve çeşmeler şehrin simasını oluşturuyordu. Orta ve az gelirli halk şehir merkezindeki apartman yapılarda otururken gelir seviyesi daha iyi olanlar kırsaldaki villalarında yaşıyorlardı. Cervi(özgür doğanlar), liberti (azledilenler) ve servi(köleler) olarak 3’e bölünen sınıf yapısında cevri de kendi arasında ikiye bölünüyordu. Patrici’ler soylarını şehrin kurucularına dayandırdıkları için siyasi ve dini olarak imtiyaz sahibi olurken, plebler ticarete ya da tarım ile uğraşmaya çalışıyorlardı. Ayrıca sülalesinde konsül olan herhangi birisi varsa o kişiler de asil sayılıyordu.

Deniz ve kara yolu açısından önemli bir ticari kavşak olan Roma, o dönemlerde beton döşemeli ve dayanıklı ilk taş yolları yapmıştır. Fazla kalabalık olan şehir halkı ve yöneticileri, aynı zamandan bir tarım şehri de olduğu için temiz su ihtiyacı ve sulamanın öneminden ötürü su kemerlerinin ve halen bazı yerlerde bulunmayan kanalizasyon sisteminin de mucitleridir.

Uzun lafın kısası Roma o kadar büyük bir medeniyetmiş ki 2 parçaya bölünen imparatorluğun her bir parçası yok olduğunda bir çağ kapanmış diyebiliriz :) Umarım çok sıkmadan bir özet geçebilmişimdir keza Roma tarihini birkaç satırda özetlemek mümkün değil :)

Yazı boyunca bazı mekanların yanında parantez içersinde ateş, hava, tahta vb.. ana elementleri göreceksiniz. Bunlar Melekler ve Şeytanlar filmindeki Illuminati Bilim Mihraplarının olduğu varsayılan mekanlardır. Eğer bir gün kendi başınıza bir melekler ve şeytanlar turu yapmak isterseniz bu noktalardan faydalanabilirsiniz.

Roma Yazı Dizisi

Bu yazı 2316 defa okundu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.