Bavyera Seyahati 3: Prien Am Chiemsee & Herrenchiemsee
Salzburg gezimizin sonunda nefes nefese kan ter içinde yetiştiğimiz çift katlı trenimizle 1 saat süren yolculuğumuz sonrasında akşam 9 civarı Prien Am Chiemsee’ye ulaştık. Chiemsee, Bavyera’nın en geniş gölü ve Münih’in 60 km güney doğusunda yer alıyor. Bu küçük kasaba istasyonunda indikten sonra, şehir merkezine doğru kısa bir gezinti yaptık. Saatin geç olmasından dolayı açık bir yer bulmak mümkün değildi tabi ama biz turist bilgilendirme merkezi bulup ertesi günkü gezimizi kolaylaştıracak harita ve bilgilere ulaşmak amacındaydık. Uzun bir arayıştan sonra amacımıza ulaştık :)) Ertesi gün yapacağımız gezinti için gerekli broşürleri topladık ve göl manzaralı otelimize doğru yürüdük. Otelimizi yine booking.com aracılığıyla bulmuştuk: Seestraße 111, 83209 Prien am Chiemsee adresindeki Hotel Möwe am See.Puanlaması 9.3/10 ve şiddetle tavsiye ediyoruz biz de. Son derece büyük ve konforlu odaları, sıcak kanlı çalışanları ve harika bir açık büfe kahvaltısı ile göl manzaralı şahane bir otel. Bu kasaba sayfiye yeri olduğu için genellikle fiyatlar biraz pahalı ama kesinlikle bu otel ödediğiniz fiyatın hakkını veriyor. Odaya gelip eşyalarımızı bıraktıktan sonra biralarımızı alıp göl çevresini keşfe çıktık. Gece biraz rüzgarlı olduğu için hava serindi. Göl çevresinde oteller, restoranlar ve büyük bir yüzme kompleksi bulunuyor. Ayrıca gölde çeşitli yatlar ve tekneler vardı. Güzel bir çardak bulup orada göl manzarası ve yıldızlar eşliğinde biramızı yudumlayıp fıstığımızı yedikten sonra odamıza dönüp ertesi günün planını yapmaya başladık.
Bavyera seyahatimiz sırasında 3. konaklama yeri olarak bu kasabayı seçmemizin ana sebeplerinden biri, bu gölün içinde bulunan adacıktaki Herrenchiemsee kalesini ziyaret etmekti. Bu yüzden gezimizin 4. gününü öncelikli olarak bu kaleye ayırmaya karar verdik. Chiemsee gölünün içerisinde Herreninsel ve Frauneninsel adında iki ada var ve bu adalara düzenli olarak vapurlar kalkıyor. Herrenchiemsee kalesi Herreninsel adasında bulunuyor. Frauneninsel adasında yılbaşı zamanı marketler kuruluyormuş ve ada badem ezmesiyle ünlüymüş. Bu ada Herreninsel’e kıyasla daha küçük. Biz sadece Herreninsel’e gitmeye karar verdik, kale ve diğer müzeleri gezmek daha ağır bastı. Aslında iki ada da görülebilir, biz vaktimiz kalmaz diye düşündük ama kalmıştı :)
Sabah güzel ve zengin kahvaltımızı yaptıktan sonra güler yüzlü otel çalışanlarından edindiğimiz bilgiler ışığında sadece Herreninsel’e gitmeye karar verdik. Çünkü otel görevlileri çok kalabalık olabileceğini ve kale ziyaretinin rezervasyonla yapıldığını söyledi. Biz de bir önceki gece edindiğimiz broşürlerden vapur saatine bakıp bir an evvel yola koyulduk. Zaten otelimiz iskelenin önünde olduğu için ve tabi ki ulaşımda her şey dakik olduğu için karar verdikten sonra 2 dakika içinde vapurdaydık. Biletler gidiş-dönüş olarak vapurun içinden satın alınıyor ve Herreninsel’e yolculuğunuz 15 dakika sürüyor. Vapur o kadar kalabalıktı ki otel çalışanlarının haklı olduğuna karar verdik. O kadar güzel ve güneşli bir bahar günü vardı ki manzara eşliğinde her şey olağanüstü görülüyordu. İnsanlar yazlık giysilerle gezerken bizim elimizde hala montlarımız vardı, eee 2 gün önce kar yağışını gördüğümüzü düşünürseniz, tedbirli davranmamız normaldi sanırım :) Adaya ulaştıktan sonra, ada girişinde biletlerimizi gösterip rezervasyon numaramızı edindik. Limandan kaleye yaklaşık 25 dakika yürüme mesafesi olduğunu söylediler ve biz de yavaş yavaş yürümeye başladık, çünkü kale turu için saatimize daha vardı. Her yer yemyeşil ve o kadar doğaldı ki… Bu arada isteyenler, 3 € karşılığında faytonlarla kaleye gidebilirler. Bu faytonlar o kadar büyükler ki otobüs gibiler maşallah :p Ağaçların arasındaki patika yoldan doğa gezintimizi yaparak kalenin bahçesine ulaştık ve kendimizi çimenlere attık.
Herrenchiemsee_Saray_Bahce_Video
Veee işte o görkemli havuzlarıyla dolu bahçesiyle karşımızda Herrenchiemsee Kalesi. Saatimizin gelmesini beklerken bahçeyi gezip video ve fotoğraf çekimlerimizi geçekleştirdik. Oraya vardığımızda açık olmayan havuz fıskiyeleri, bizim çekimlerimiz sırasında çalışmaya başladı ve böylece güzel olan görüntü bir kat daha güzelleşti.
Herrenchiemsee_Saray_Havuz_Video
Kalenin önündeki bahçenin yeşilliklerine tav olup kendimi çimenlere bıraktım. Bu çimenlik alanın sonunda ise göl suları adanın içine doğru girinti yapmış. Bu yüzden vapurla adaya gelirken dikkatli bakarsanız, kaleyi uzaktan görebilirsiniz. Havuzlardaki değişik figürleri inceledikten sonra turumuza başlamak üzere yerimizi aldık. Aynı Neuschwanstein’da olduğu gibi burası da sadece rehber eşliğinde gezilebiliyor. Çok tatlı bir rehberimiz vardı ve bize gerçekten kaleyle ilgili epey bilgi verdi.
Bu kaleyi görmek istememizin asıl sebebi, Kral Ludwig’in yaptırdığı kalelerden biri olması. II. Ludwig kaleleri deyince 3 kale sayılıyor: Neuschwanstein, Herrenchiemsee ve Linderhof. Böylelikle ikinci kaleyi de ziyaret etmiş olduk. Bakalım 3. kaleyi de görebilecek miyiz? Bunu öğrenmek için yazı dizimizin devamını takip etmeniz gerek :)
Kale gezintimiz bittikten sonra adanın diğer tarafından dolaşarak limana doğru yürüdük, tabi ki doğal güzelliği yine yanımızdaydı. Limanın üst tarafındaki müze ve yapıları gezdikten sonra bulduğumuz bir tahtaravallide fizik kanunları test ettik :p Çocuklar gibi eğlenmemizin ardından vapura binerek Prien’e dönmek üzere limana gittiğimizde göldeki sevimli ördekleri gördük. Çeşitli fotoğraf çekimlerinin ardından güzel bir vapur yolculuğuyla adadan ayrıldık.Otelimize vardığımızda saat öğlen 15:30 civarıydı. Biraz dinlendikten sonra, ne yapsak diye düşünürken bisiklet kiralamaya karar verdik. Her yerde insanları bisikletlerle görünce canımız çekmişti. Saat geç oldu ama 2 saat bineriz diye düşünerek yola çıktık, fakat sonuç öyle olmadı. Bisikletçiye gittiğimizde sadece 2 saat için kiralamak istediğimizi söylediğimizde şaşırdı. En az 1 günlük kiralıyormuş insanlar, ama bizim o kadar vaktimiz yoktu. Ertesi sabah Münih’e gitmek üzere yola çıkacaktık. Kısa bir süre için kiralayacağımızdan dolayı bizden yarı fiyatını istedi. 1 günlük bisiklet kiralama bedeli 10 € ve bisikletler o kadar bakımlı ve konforlu; 21 vitesli, kilitli, zilli, farli, stop lambalı.
Hatta önce test sürüşü yaptırıyorlar ve güven o kadar esas ki. Eğer bisikletleri geri getirdiğimizde dükkan kapalı olursa kilitleyip bırakabileceğimiz yeri gösterdiler. Buraya kadar her şey iyi, güzel ve hoştu ama dikkate almamız gereken bir husus vardı ki ben en son ortaokulda bisiklete binmiştim, bu da çoook uzun zaman önce demek :) bir de vitesli bisiklet deneyimim hiç yok. Sadece düz yolda bisiklet sürmüşlüğüm var :)
Prien_Bisiklet_Video
Korkmayın korkmayın, bütün bunlara rağmen kazasız atlattım bu macerayı :p
Bicyle runs on FAT and saves you MONEY
Car runs on MONEY and makes you FAT
Bisikletlerimizi seçtikten sonra gezimize adanın görmediğimiz tarafından başlamaya karar verdik. Bisiklet yolunu takip ederek gölün çevresinde tur attıktan sonra hava kararmadan geri dönüş yoluna koyulduk. İstasyonun yanındaki markete uğrayarak alışverişimizi yapıp aldıklarımızı bisikletimize yükledikten sonra Prien’e ilk geldiğimiz gün yürüyerek geçtiğimiz yollardan bisikletlerimizle geçerek otele vardık ve poşetlerimizi bıraktık. Böylelikle planladığımız 2 saatlik turumuzun sonuna gelmiştik ve bisikletleri bırakacaktık ancak benim yoğun isteğim üzerine, hazır hava da daha kararmamışken biraz daha devam etmeye karar verdik. Bu sefer de gölün diğer tarafına doğru gitmeye başladık. Havanın kararmasına rağmen, sürmeye doyamadığımız bisikletimizle 6 km mesafede başka bir kasabanın (Bernau) tren istasyonuna kadar gidip oradan geri dönmeye karar verdik. Zaman zaman açlığın da etkisiyle yorgunluk belirtilerinden ötürü dinlenme molaları verdik. Geri dönüş yolunda hava iyice karardığı için etrafta hiç birşey görünmüyordu, bisikletin farının aydınlattığı alan dışında. En sonunda Prien’e ulaştığımızda yemek yemek için mekan aramaya başladık ama saati akşam 22:00 yaptığımız için, açık yer bulmakta güçlük çektik. Sonunda güzel bir İtalyan restorantı (Verde) bulup orada akşam yemeğimizi yemeye karar verdik.
Bisikletlerimizi de restoranın önüne park ettik :) Şahane yemeğimizi yedikten sonra, bisikletleri teslim edip yürüyüş yaptık. Yalnız bisikletten indiğimizde bacaklarımızı hissetmiyorduk. 2 saat binip bırakırız diye başladığımız turumuzda, yaklaşık 5 saatte 25 km yol yapmıştık. Bir de benim deneyimsiz olduğumu göz önünde bulundurursanız. Eee tabi zaman zaman Uğur’dan laf işittim ama yılmadan, uyarılarını dikkate alarak pes etmeden devam ettim. Ve bu bisiklet macerası son derece güzel bir deneyim oldu benim için.
Bu linkten Herrenchiemsee kalesi ile ilgili detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. http://www.herrenchiemsee.de/englisch/tourist/index.htm. Bu kale Paris’deki Versailles Sarayı’na özenilerek yapılmış. II. Ludwig tam bir Fransız hayranıymış, özellikle Güneş Kral olarak bilinen 14. Louis’in hayranı.
Gezimizin 5. günüyle bir sonraki yazı dizimizde görüşmek üzere :))
Gezilecek Yerler:
- Schloss Herrenchiemsee
- Herreninsel
- Frauneninsel
- Prien am Chiemsee
Bu yazı 2665 defa okundu
- Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti - 08/05/2015
- Herkül: Özgürlük Savaşçısı - 20/03/2015
- Cehennem Melekleri 3 - 11/03/2015
Bir yanıt yazın