Bavyera Seyahati 2: Salzburg
Füssen’den ayrıldıktan sonra gezimize Salzburg şehriyle devam etmeye karar verdik. Minimum Bayern bileti kullanmak için yaptığımız ince planlar sonucu, gezimizin 3. gününü şu şekilde planladık: Sabah Füssen’den ayrılıp Münih üzerinden bir sonraki konaklama noktamız olan Prien am Chiemsee’ye ulaştık. Ulaşımımızı DB Bahn’nın çeşitli trenleriyle gerçekleştirdik. Füssen ile Chiemsee birbirine yakın mesafede olmasına rağmen, Münih üzerinden gitmek zorundasınız, çünkü Alp dağlarından geçit yok. Bu durum da yolu biraz uzatıyor, ancak ulaşım çok dakik olduğu için, önceden planınızı yaparsanız herşey tıkır tıkır işliyor :)
Öncelikli olarak Chiemsee’ye gitmekteki amacımız valizlerimizden kurtulmaktı. Kalacağımız otele gidip eşyalarımızı bırakıp oradan 1 saatlik mesafede olan Salzburg’a geçip gezmeye başlayacaktık. Prien am Chiemsee göl kenarında çok güzel bir kasaba. Trenden indikten sonra göl kenarındaki limana kadar giden, buharlı Chiemsee bahn ile otele gitmek istemiştik ancak bizim gittiğimiz tarihte bakımdaydı ve 1 hafta sonra hizmet vermeye başlayacaktı. Biz de yürüyerek otelimize gittik, valizlerimizi bıraktık ve sonra ana istasyona gidip Salzburg maceramız için trenimizi beklemeye başladık. Tahmin ettiğiniz gibi zamanında gelen trenimize binip Salzburg yolunu tuttuk. Yaklaşık 2.5 ay önce ziyaret ettiğimiz Viyana’dan sonra Mozart’ın memleketi Salzburg’u görme şansı bizi heyecanlandırmıştı. Bu şehrin görülmeye değer olduğunu söylemişti herkes. Biz de madem bu kadar yakınına gidiyoruz, orayı da görelim dedik. İnternetten edindiğimiz bilgiler doğrultusunda hızlıca Salzburg turu nasıl atılır diye planladık. Trenden iner inmez turist bilgi merkezi aradık ama kapalıydı. Biz de kendi bilgimiz doğrultusunda gezmeye başladık. Akşam 8 treni ile Chiemsee’ye geri dönecektik, yaklaşık 7 saatimiz vardı bu şehri keşfetmek için. Seyahatimizin 3. gününde, Füssen’deki kar yağışından sonra, bizi günlük güneşlik bir hava karşıladı. İnsanlar incecik giysilerle dolaşıyordu, tam bir bahar havası vardı.
Her zaman olduğu gibi yürüyerek şehri keşfetmeyi tercih ettik. Tren istasyonu, şehrin kuzey tarafında bulunuyor. Biraz yürüdükten sonra Salzburg deyince akla gelen o güzel parkın içine girdik ve karşımızda Salzburg kalesinin uzandığı o eşsiz manzara vardı. O güzel bahar gününde, o eşsiz manzaranın karşısında biraz oturup etrafı seyretmek için mola verdik. Her yer rengarenk çiçeklerle kaplıydı. Zevkimizi bozan tek şey, parktaki çöp kutularından gelen kötü kokuydu. Bu güzel manzarayı seyrettikten sonra, parkı gezmek için yola koyulduk. Güzel çiçeklerin arasında dolaşarak Alt Stadt’a doğru yürüdük. Eski şehir merkezinde tarih kokan sokakları gezerek kalenin yolunu tuttuk. Biraz meşakkatli bir tırmanıştan sonra kaleye ulaştık. Kalenin girişindeki yokuşun başındayken polisler bizi durdurdu. İtfaiye araçları kaleye doğru hızla ilerliyordu. “Şansa bak, bizim gideceğimiz gün kalede yangın çıkımış” dedik. Biraz bekledikten sonra kaleye girmemize izin verdiler. Yokuşu çıkarken hala akın akın itfaiye araçları geliyordu. Kalenin içine ulaştığımızda, içeriden eli yüzü simsiyah olmuş çocuklar kucakta çıkartılıyordu. Kameralar çekim yapıyordu. Biraz durup olayı izledikten sonra anladık ki tatbikat yapılıyormuş. Herşey o kadar gerçekçiydi ki uzun bir süre ne olduğunu anlayamadık. Tatbikat olduğunu anlayınca gezimize kaldığımız yerden devam ettik. Kaleden şehir manzarası o kadar güzel ki kesinlikle o yokuşu çıkmaya değer. Kaleden sonra yolumuza eski şehir merkezindeki meydanla devam ettik. Wanner mağazasından Mozart çikolata alışverişimizi yaptıktan sonra Salzach nehrinin üzerindeki çelik yaya köprüsünden geçerek nehir kıyısındaki banklardan birinde romantik manzaranın keyfini sürdük. Bu arada 2012 yılının ilk dondurmasını da Salzburg’da yedik ve çok lezzetliydi. Salzburg gezimizin sonunu akşam yemeğiyle yapmak istedik ve tesadüfen bir Türk restoranı bulduk. Et yemeğimizin yanında meşhur Stiegl birası içtik. Bu bira Salzburg deyince akla ilk gelen bira. Güzel yemeğimizin ardından trene yetişmek için koşmak zorunda kaldık ve nefes nefese trene son saniyede bindik. Yediklerimizi böylece eritmiş olduk :) Trenin zamanında kalkacağından o kadar emindik ki o yüzden koştuk. Trenin kapısındaki düğmeye basıp bindik ve daha oturmadan tren kalktı :) Trenlerle ilgili ekstra bir bilgi: Aldığımız Bayern bileti 2.sınıf vagonlarda geçerli, yanlışlıkla 1. sınıf vagonlara binmeyin. Bilet kontrolü yapan görevliler trende geziyorlar ona göre :) Bu arada bindiğimiz tren çift katlıydı, biz de tabi ki üst katta oturmayı tercih ettik, böylece ilk defa çift katlı trene biniyorduk.
Salzburg, Avusturya’nın orta-kuzey kesiminde bir yerleşim bölgesi. Avusturya’nın bir eyâleti. 150.000’lik nüfusuyla Avusturya’nın 4. büyük şehri. Alp dağlarının eteğinde, Almanya sınırında, Viyana’nın 270 km. batısında yer alan aynı adlı eyaletin merkezi. Barok şehir merkezi, UNESCO Dünya Kültür Mirası olarak koruma altına alınmış.
Salzach nehrinin kenarında yer alan bu şehir, adını buranın ilk sakinlerinin hayatını kazandıkları zengin tuz çökeltilerinden almış.
Çalgı yapımcılığı, bira yapımcılığı, dokuma sanayii, çeşitli makineler ve elektrikli gereçler yapımı, basımcılık ve yayımcılığın yaygın olmasına rağmen, başlıca gelir kaynağını turizm oluşturmakta.
Alplerin kuzey ucunda olan şehir, yazın sıcak, kışın soğuk olan merkezi Avrupa iklimine sahip, yazın sıcaklık 40 dereceye kadar çıkıyor. Makul hava şartlarına sahip olan şehri gezmek için yılın her zamanını değerlendirebilirsiniz. Ancak Temmuz, Ağustos ve Aralık ayında şehir daha kalabalık oluyor. Bunun nedeni Salzburg festivali ve yılbaşı marketleri. Ayrıca bu dönemlerde fiyatlar daha pahalı oluyor. Hangi mevsim giderseniz gidin, yağmur için önleminiz olsun yanınızda.
Salzburg güvenli bir şehir, ancak her büyük şehirde olduğu gibi önleminizi almanız gerekli yine de. Sarhoş kalabalıktan uzak durmak, cüzdanınıza dikkat etmek gibi.
Mozart’ın doğum yeri olan şehir, her yıl düzenlenmekte olan Salzburg Festivali ile binlerce klasik müzik hayranını kendisine çekmekte. Bu festival Temmuz ve Ağustos aylarında gerçekleşmekte, bu yüzden biz festivali göremedik.
Gezilecek Yerler :
- Mirabell Sarayı
- Aigen sarayı
- Yukarı Salzburg Hisarı
- Leopoldskron Sarayı
- Johannes Sarayı
- Fransis Sarayı
- Arenberg Sarayı
- Avusturya sokak tünelleri
- Festung Hohensalzburg (Salzburg Kalesi): Avrupa’nın en büyük kalelerinden biri.
- Dünyâca ünlü rönesans su oyunları
- Mozarts Geburtshaus (Mozart’ın Doğduğu Ev), Getreidegasse 9. Her gün sabah 9 akşam 6 arası açık, içeriye son giriş akşam 5:30’da. Temmuz ve Ağustos’ta akşam 7’ye kadar açık. Mozart ailesi burada 1747-1773 yılları arasında yaşamış, W.A. Mozart 27 Ocak 1756 tarihinde doğmuş. İlginç hatıralar ve mektuplarla dolu bu ev ziyaret etmeye değer. Yetişkinler €6, 15-18 yaş arası €2, 6-14 yaş arası €1.50.
- Dom zu Salzburg (Salzburg Katedrali): 1628 yılında açılmış.
Aşağıdaki siteden daha detaylı bilgiler edinebilirsiniz. İkinci adres aynı sitenin Türkçe versiyonu, biz İngilizce olan kaynakları daha çok kullanıyoruz, o yüzden Türkçe olanın anlatımı ne derece iyidir bilmiyorum ama belki faydalı olabilir diye düşündüm.
http://www.visit-salzburg.net/subs/l-turkce.htm
Kalacağınız güne bağlı olarak hem ulaşımda hem de müzelerde kullanabileceğiniz Salzburg Card satın alabilirsiniz, gitmeden önce kartı online olarak da satın alabilirsiniz. Bizim sınırlı vaktimiz olduğu için kart almamayı tercih ettik, şehri panaromik olarak gezdik, müzeleri gezmedik. 1 günlük kart €22. Bu kartı havaalanından, otellerden ya da turist bilgi merkezlerinden satın alabilirsiniz. Kartın fiyatı çok ucuz olmadığı için, öncelikle gideceğiniz yerlere göre maaliyetini çıkarıp çıkaramayacağınızı hesap etmelisiniz bizce.
Salzburg Nockerl, Salzburg’un meşhur tatlısı. Biz yiyemedik ama tek başınıza bir porsiyon yemeye çalışmayın, ağır bir tatlıymış.
Bu yazı 3917 defa okundu
- Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti - 08/05/2015
- Herkül: Özgürlük Savaşçısı - 20/03/2015
- Cehennem Melekleri 3 - 11/03/2015
Bir yanıt yazın