Veni, Vidi, Vici
Süperaktif okuyucuları bir süredir benden İtalya hikayeleri okumaktan artık sıkıldıklarının farkındayım. Bugün sözü daha fazla uzatmadan kısaca İtalya’da ki son günümüz olan Verona, Garda gezisinden bahsederek İtalya gezi yazılarımızı bitireceğim.
İtalya da son günümüzde önümüzde üç seçenek vardı. Birincisi Venediğin yaklaşık 40 km kadar uzağında mısır tarlaları arasında bulunan otelimizde kalıp karşıdaki outlet merkezinde günümüzü geçirecektik, ya da bir şekilde 40 km lik yolu kendi imkanlarımızla kat edip dün görmüş olduğumuz Venedik şehrine kendi imkanlarımızla gidecektik. Diğer alternatifimiz ise turun düzenlediği ekstra turlardan biri olan Verona, Garda turuna katılacaktık. Biz bir fazla yer görmek adına üçüncüsünü tercih ettik. Tabi bu arada tura katılan hanımlar rehberler saat 17:00 de otele geri dönüş pazarlığı yaparak tura katıldılar. Bunun nedeni ise her gün 19:00 da kapanan otelin karşısındaki ViaPort büyüklüğünde Outletten bir şeyler almak.
Hanımların her nedense outlet ve alışveriş lafını duyduklarında kimyaları değişiyor. Padişahtan sefer dileyen yeniçeriler gibi bir anda kazan kaldırıyorlar. AVMleri birer cenk meydanı olarak görüp cepheden taarruza geçiyorlar. Alışveriş yapan bir kadının halleri uzaktan bakıldığında bazen çok histerik oluyor. Hatta Floransa’da şöyle bir şeye şahit olmuştuk. Sokağın ortasında kadın etrafındakilerin Türkçe bilmediğini düşünerek.
Selami bana o çantaya ne yapıp alacaksın diye bağırıyordu.
Tüm gurup sokaktaki bu çifte dönerek alkışlarla yenge seni sonuna kadar destekliyoruz dediğimizde. Kadının suratı Çanakkale domatesi gibi kızardı.
Bugünkü yolculuğumuzun ilk durağı şehri kuzey-doğu İtalya’nın en önemli turizm merkezlerinden biri olan Verona Kenti. Verona şehri aralarında su hendekleri bulunan çift sıra surla kendini düşmanlara karşı yüzyıllar boyunca korumuş. Şehrin tarihi Romalılar zamanına dayanıyor. Verona’nın havadan çekilmiş fotografları şehrin Antik Romalı şehir planlama kurallarına uyarak birbirine dikey olarak kesişen sokaklardan oluştuğunu açıkça göstermektedir. Sokaklar mutfak tezgahı gibi mermerden yapılmış ve aynı hijyenik temizlikte. Romalılar zamanında kurulan şehir düzeni hala devam ediyor.
Şehrin merkezinde Roma ve Kapuadan sonraki en büyük Collessium olan Arena bulunuyor. Roma daki Collessiumun bir kaç kat küçültülmüş bir modeli. MÖ. 30 yılında tamamlanan yapı hala çok gösterişli olup Rumeli Hisarı konserleri gibi fuarlar, gösteriler, tiyatro temsilleri ve ünlü açık hava opera temsilleri için kullanılmakta.
Veronada ziyaret edilmesi gereken bir başka yer Wiliam Shakespeare’in “Romeo ve Juliet” hikayesinde konu edilen Juliet’in evi. Ev yüz yılları aşkın mazisine rağmen hala ilk günkü gibi ayakta. Bizim Anadoludaki evlere benzer bir mimari anlayışı var. Dış kapıdan içeriye açılan geniş bir avluda Julietin balkonu yer alıyor. Avluda 1960yıllarda konulmuş bir Juliet heykeli var. Heykel ile yanda görüldüğü şekilde çekilen bir fotoğrafın insanın aşk hayatını olumlu etkileyeceği yönünde bir inanış var. Ayrıca evin ana kapısından avluya açılan holün tüm duvarlarına sevdiğiniz ile kendi isminizi yazdığınızda Romeo ve Juliet gibi ölümsüz bir aşka kavuşacağınız inancı var. Eğer uyanıklık edip benim yaptığım gibi iç duvara yazmak isterseniz bekçi tarafından çok sert bir şekilde uyarılıyorsunuz.
Juliet’in evinin biraz ilerisinde tüccarlar meydanı adı verilen bir alan var. Burası bizdeki halk pazarları gibi, hem ufak tefek hediyelik eşyalar hem de değişik tropik meyveler alıp yiyebileceğiniz hoş bir yer.
Daha önceki yazılarımız okuyanlar bilir, İtalya da fiyatlar güneyden kuzeye doğru gittikçe pahalıdan, çok çok pahalıya giden bir fiyat artışı var. Veron da özellikle babalar ve oğulları için giysiler satan bir dükkan vardı. Sizin satın aldığınız giysinin aynısının oğlunuza olan modelini yanında hediye ediyorlar. Bizde pazarlarda satılan mayo şortlara benzer bir şortun fiyatını sorduğumuzda küçük dilimizi yutmadan zor kaçtık. Dandik bir mayo şortun yanında aynısından bizim oğlana da hediye edeceklermiş, yalnızca fiyatı 225 € cuk.
Veronadan sonraki durağımız ise Garda gölüydü. Burası ortaçağdan beri Kuzey İtalya zenginlerinin sayfiye yeri olmuş. Garda’nın bir diğer özelliği ise bizdeki Yalova ya benzer bir kaplıca kenti olması. Yeraltı sularının çeşitli hastalıklara iyi geldiğine inanılıyor. Günümüzde de Michael Schumaer, rahmetli Pavorotti basta olmak üzere bir çok ünlünün milyonlarca eurluk yazlık evleri var.
Şehrin merkezindeki kale ve evler çok güzel korunmuşlar, göldeki kuğular ve ördekler manzaraya ayrı bir güzellik katıyordu. Biz Gardaya ulaştığımızda bir haftadır çok güzel giden hava en sonunda bozdu ve tüm şiddeti ile gökyüzü yere indi, biz tam o esnada kendimizi bir restorana atarak yağmurdan ıslanmaktan kurtulduk. Menümüzde ise her zaman olduğu gibi spagetti quatro for magio (4 peynirli makarna), penne porchini fungi (mantarlı kalem makarna), ve beyaz şaraptan oluşuyordu. Artık hatırlatmama gerek yok Şarap güzeldi.
Yemek sonrasında göl kıyısında küçük bir yürüyüş yaptık. Otobüse doğru ilerlediğimizde outlette alışveriş yapma iştahı kabarmış kadınlar bizi otobüsün içinde bekliyordu.
Katılımcıların ısrarı üzerine normal programdan biraz daha önce otele döndük. Hatta otobüs yolun karşısından karşısına geçerken vakit kaybetmeyelim diye doğrudan outletin önünde bıraktı. Outlet dediğimiz yerde fiyatlar o bölgeye göre %50 oranında ucuz. Yalnız şöyle bir şey varki outlet dedikleri yerde en dandik marka Gucci falan. Adamlar harbiden uğraşıp %50 indirim yapmışlar ama 500 € luk çanta 250€ falan olmuş. Alınacak en ucuz şey bile bizim tatil parası tutarındaydı. Turdaki bazı katılımcılar yemek yemeyip içmeyip buradan bavul bavul alışveriş yaptılar.
Ertesi gün saat 04:30 da kalkarak anlamsız bir şekilde Milano’dan kalkan uçağımıza yetişmek üzere yola koyulduk. Bizim sabahın köründe kalkarak 4 saatlik otobüs sonucu yetiştiğimiz Kanatlı beygir havayollarının tek geç kalan yolcusu ise kaptan pilotuydu. Yaklaşık 50 dk kadar uçağın içerisinde zatı muhteremi bekledik.
Roma dan başlayıp, Pompei, Napoli, Floransa, Pisa, San Gmignano, Siena,Venedik,Verona, Gardaya kadar uzanan ziyaretimizi sizlerle rehberimizin kısa hikayelerini de katarak tüm ayrıntıları ile paylaşmak istedim. Bu yazılarla İtalya gezisinde nereleri görebileceğiniz, hangi değişik tatları tadabileceğiniz ve neleri alabileceğiniz konusunda sizleri bilgilendirmek istedim.
Sonuç olarak 2000 Km ye yakın otobüs yolculuğu yapıp 10 dan fazla şehri ziyaret etme imkanı bulduğumuz İtalya gezisi çok güzel bir o kadar da yorucu geçti. Son olarak İtalya gezisinde aldığım 10 gezi notunu sizlerle paylaşayım;
- İtalyadakiler yol ise bizde duble yol diye halka kakalananlara ne ad vereceğimi bilmiyorum!
- Dünyanın belli başlı zeytin ve zeytinyağı üreticisi olan İtalyada pizza ve makarnanın dışında yemek çeşidinin olmaması büyük bir hayal kırıklığı
- İtalyanların kahvaltı kültürü yok, Kruvasanla Kahve içip güne başlıyorlar. Bu kadar güzel peynir çeşidinin ve zeytinin olduğu bir ülkede zeytin, peynir ve çayın kahvaltılarda yer almaması ilginç.
- Otellerde gruplar için kahvaltı bölümü ayrı, Buna dikkat edin yoksa garsondan yediğiniz fırçayı ömür boyu unutamazsınız. Son gün kazara diğer bölüme geçtiğimizde kahvaltı çeşidi biraz daha fazla olmakla beraber bizdeki çeşitlilik yok
- İtalya turizm olayını çözmüş, en ufak bir şeyi bile gayet güzel pazarlayarak yüz binlere turistin ilgisini çekiyorlar
- Her şehir gelen turist otobüslerinden kişi başına ayakbastı parası alıyor. Ortalama olarak her bir turist bir şehre 3 € ayakbastı parası ödüyor. Parası olmayan hiç gelmesin mantığında hareket ediyorlar.
- Turistler yorulduklarında banklara oturup dinlenmesinler daha çok para harcasınlar diye şehir merkezinde tüm banklar kaldırılmış.
- 2000 yılı aşkın süredir markalaşma konusunda olayı aşmışlar.
- Alışverişlerde pazarlık edin, koyu derili satıcılar daha çok indirim yapıyor.
- Tarihi şehir dokusunu gittiğim tüm şehirlerde çok iyi bir şekilde korumuşlar.
Roma imparatoru Julius Sezar’ın Tokat’ın Zile ilçesinde Pontus’lu Pharnaces II’ye karşı kazandığı zaferin ardından Roma Senatosuna gönderdiği mektupta dedidiği gibi;
Veni, Vidi, Vici
Bu yazı 7522 defa okundu
- Sonunu Düşünerek Yazıya Başla - 09/09/2016
- Hıdrellez - 11/11/2013
- Cehennem - 12/07/2013
Bir yanıt yazın