Turkcell’li Olmak
Markanın gücünü sanırım hepimiz biliyoruz.
Özellikle gelişmekte olan toplumlarda, örnek Türkiye, marka toplum içindeki yerimizi ve kişisel gücümüzü gösteren bir kavramdır.
90’li yıllarda tanıştığımız mobil telefonlar ve operatörler de bu gerçekten paylarını almışlardır.
Siyasi ilişkiler sebebiyle rekabetin en üst düzeyde olması gereken ekonomi modelinin uygulandığı bir ülkede sadece iki operatöre izin vermek ve hatta bir tanesini engellemek hem ticari ahlaka hem de delikanlılığa sığmamaktadır.
Ama daha önemlisi oluşamayan rekabet sebebiyle bir anda kendini gösteren tekelcilik ise daha ilk andan itibaren perakende alım gücünü çok etkilemektedir. Bu suni durum ne acıdırkı markanın gücü ile markanın değeri kavramlarını iyice allak bullak ederek çok farklı algıları ortaya çıkarmaktadır.
Kendimden örnek vermek istersem 2000’li yılların başında Telsim kullanıcıları için gelir düzeyi az hatta ve hatta şehirleşme çabasındaki küçük insanlar yakıştırması yapardım. Bana itici gelirdi Telsim. Zira hep duyardım hattını alırken taklalar atan firma kapattırmak istediğinde önüne dağlar kadar prosedür koyarak ortaçağ işkenceleri yapmaktadır. Türkcell ise imajı açısından yeniliği ve gelişmeyi temsil etmekteydi. Ya da en azından ben böyle düşünüyordum o zamanlar.Ama…Devir değişti, e haliyle Çelik de değişti :)2009 yazında 10 yıldır kullandığım Türkcell hattıma 3 ay arka arkaya 200TL’nin üzerinde fatura gelince meseleye bir dur dedim. Ve o hakir gördüğüm gelir düzeyi düşük, kırsal kesime katılmaya karar verdim. Ülkede maalesef çok geç getirilen bir imkanla numara taşıma hakkımı kullandım ve Vodafone geçtim. Sonuç? Türkcell’e 3 ayda verdiğim 200TL’den 600 kusur TL’yi Vodafone’a 1 yılda verdim. Teşekkürler Türkcell :) Bana gelişimi ve yeniliği getirdiğin için.
Aslında bu yazı Türkcell’in nasıl kötü bir firma olduğunu anlatmayı hedeflememektedir. Bugün tecrübe ettiğim bir başka Türkcell olayını paylaşmak istiyorum. Geçen yıl Erzincan’da askerlik için geçireceğim 11 ayı düşününce kendime 12 aylık taahhütle Vinn modem almıştım. Mart başında İstanbul’a geldikten sonra çok dabır ihtiyacım olmadı Vinn mödeme ancak kontgratım devam ettiği için maalesef ücretini ödemeliydim. Ancak Nisan ayı içinde yurtdışına uzun süreli çıkacağım için artık Vinn’a çok da ihtiyacım kalmayacaktı. Capitol’deki Turkcell merkezine gidince bana kontratımın devam ettiği için 19 Mayıs’tan sonra Çağrı Merkezini aramamı ve hattımla ilgili değişikliği yaptırmamı söylediler. Ben de hem 19 Mayıs öncesinde hem de sonrasında aradım ve internet paket değişikliği isteğimde bulundum. En son görüşmem 21 Mayıs’ta idi. Ve bana gerekli işlemleri yaptıklarını ve 72 saat içinde döneceklerini belirttiler. Bunun için telefonlarımı vermeme rağmen arayan soran olmadı.
Ta ki bugüne kadar. Bgün güzel bir haber aldım. Kendileri bugün bana 40.74 TL’lık bir fatura göndermişler. Ne güzel değil mi? Hem kullanmıyorum hem değişiklik isteğinde bulunuyorum. Ve gene de fatura gönderiyorlar. Kuzdum ve üzüldüm. Neyseki Wirofon’um var ve kut diye ülkeyi aramak problem olmuyor. Çağrı merkezini aradım ve son derece kibar bir bayana durumumu açıkladığımda bana yaptığım görüşmelerin sistemde kayıtlı olduğunu ve hat değişiklik isteğimin de sisteme kaydedildiğini belirtti.
Bu durumda soru şu oldu; peki neden ben halen fatura alıyorum. Kibar bayan bana bu konuda işlemi başlattığını belirtti. Yani elimdeki 40.74TL’lık faturayı ödemeyeceğimi belirtti. Ve gene telefon numaralarımı verdim. Zira bana 48 saat içinde döneceklermiş :)
Marka imajı önemlidir. Ama ya …
Bu yazı 3253 defa okundu
- Hoca Ne Düşünüyor? - 29/08/2014
- Türkiye’deki Yükseköğretimin Evrimi - 22/08/2014
- Ders Vermek… - 01/08/2014
Bir yanıt yazın