Yeni Ufuklar
Dinamik bir dünyada yaşadığımı düşünüyorum.
Zamanın hızla yarıştığı ve her sabah uyandığımızda çok farklı bir geleceğin bizi beklediğini görüyorum.
Otuz yıl önce insanlar, SSCB diye bir ülkeden bahsederken ruh halleri garip olurdu zira SSCB demek siyah deri montlu komünistlerin tekdüze bir dünyada yaşadıkları, çalışmadıkları zaman Sibirya’ya sürgüne gönderildikleri bir yerdi. Ülkenin sınırları Baltık denizinden başlayıp Japon denizine kadar giderdi.
Benim, belki de bizim demek de doğru olur, için statik gözüken ve 9 farklı saat diliminden oluşan bu ülke aslında inanılmaz dinamik bir ülkedir. Düşünsenize, merkezi yapısından dolayı herşeyin beyni Moskova’da, geri kalan tüm birimler ise diğer ülkelere dağılmış.
Uzay üssü Kazakistan’da, petrol üretimi Azerbaycan’da, bir aracın motoru A ülkdesinde, kaportası ise B ülkesinde yer alıyor. Ve tüm sistem bir yerdeğiştirme yani dinamik bir düzende işliyor.
Belki de dinamizm kelimesini, yer değiştirme niteliği ile açıklamak daha mantıklı olur. Düşünsenize, global bir Dünya’da sınırların olmaması sebebiyle insanlar, mallar ve dolayısıyla yaşam biçimleri yer değiştiriyor. Bu yer değiştirme sonucunda Fransız’lar 20005’te yılında Polonya muslukçuların ülkelerini istila edecekleri iddiasındaydılar. Ve benzer durum daha sonraki yıllarda AB’ye katılan diğer ülke insanları için de geçerli oldu. Peki korkulan gerçekleşti mi? Tarihte bir başka “Kavimler Göçü” yaşandı mı? X, Y ve hatta Z nesli insanların dahi hatırlayacağı çok taze olaylar olduğundan bu konunun cevabı ortadadır.
Ancak son 10 yılda çok daha başka bir şey oldu. Sınırların kalkmasından daha etkili bir başka faktör hayatımıza girdi; İnternet ve sosyal medyalar. Haberleşme ve bilgi alma konusunda inanılmaz hızlı bir araç olan internetin önce işyerlerinde sonra evlerimizde kesintisiz kullanımı son 10 yılda sağlandı ve oyunun kuralları değişti. Oturduğumuz yerden (laptoplar ve wifi’ye teşekkürler ki bizleri WC’lerimizde bile internete bağladılar) aklımıza takılan her türlü soru ve sorunu bir yerlerden öğrenmek için sadece Google’a yazmamız yeterli oluyor. Neler olduğunu görmek için ise Youtube, Vimeo gibi video sitelerini seyretmek mümkündür. Veya deyip, geri kalanları size bırakayım.
Bir noktadan sonra bilgiye erişme eğilimi bilgiyi paylaşma eğilimine dönüştü. Wikipedialar doğdu, forum ve sözlükler hayatımıza girdi. Son 3 yıldır ise Facebook, FriendFeed ve Twitter’dana bahşediyoruz. Bu alanlar bizim için fiziksel gördüğümüz dünyanın sanal yansımaları oldular. Yeğenlerimde gördüğüm, gündüz okuldaki olayları akşam İM’lerde kaynatmaları çok normal bir durumdur. Sabah okulda göremediği arkadaşını günü sonunda İM’de de göremeyince “Naber” diye sormaya başlamışlar. 18 yaşı reşitliğin sınırıdır, ancak artık bu sınır bilgiye erişim/paylaşma açısından bakıldığında sadece bir ara değer olmuştur.
Şu ana kadar anlatmak istediklerim aslında hayatımızın düşündüğümüzden daha da dinamik bir hal aldığı ve bu dinamizm ivmesinin düşündüğümüzden daha da fazla olduğudur. Ancak, ilginç olan durumda bu aşamada başlamaktadır; yer değiştirme.
Belki toplum olarak ataerkilliğimizden olsa gerek yuvadan kopma düşüncesi ilk anneden sonra da babadan tepkilerle karşılanır bu ülkede. Gün frekansında bile sorulur “Nereye gidiyorsun?”. Hele ki okul eğitimi aşamaları teker teker geçildiğinde bu sorular, siz ne kadar buyurseniz büyüyün, daha da şiddetlenir. Okumak için başka bir şehire gittiğinizde mezuniyet balonuzdan bir gün sonra eve gelmeniz beklenir. Zira, yeriniz büyüklerinizin dizlerinin dibidir. Evleneceğiniz kız zaten çoktan seçilmiştir. Oysa, Z nesli insanların bile artık farkına vardığı bir değişim içindeyiz. Yerimiz, başladığımız yer değildir. Hedefler doyduğunuz yerlerdir. Bu yüzden otogarları, havaalanlarını hayatımızda daha fazla telafuz etmeye başladık.
ABD’de tanıştığım bir çok insan yerdeğiştirmiş insanlardı. Benim esprili bir katkım olsum, onlar İDP idiler (esprili açıklama burada). Kuzey’den Güney’e iş için gelmiş insanlardı. Sonrasında ise evlerine dön(e)memiş insanlardı. Birçok insan tanıdım, her ayın belli günlerinde kısıtlı süre için dahi olsa kilometrelerce yolu gidiyor ve orada çalışıyorlardı. Bunun en geniş ölçekteki uygulaması ise 2000’de tanıştığım beraber çalıştığım İngiliz mühendisti. Ayda iki defa Kara Afrika’dan Kanada’ya gidip durum değerlendirmesi çalışması yapıyordu. Bugün ise bildiğim birçok kişi vardır, çalıştıkları şirket için, bulundukları ülke haricinde çeşitli ülkelerde de ofisleri bulunmaktadır.
Gördüğüm kadarıyla, dinamik bir dünyada hayatın bileşenleri çeşitlilik kazanmakta ve her bir bileşen bizleri fiziksel/düşünsel olarak yerimizden etmektedir.
Bu yazı 2260 defa okundu
- Hoca Ne Düşünüyor? - 29/08/2014
- Türkiye’deki Yükseköğretimin Evrimi - 22/08/2014
- Ders Vermek… - 01/08/2014
Bir yanıt yazın